Alkol Tüketimi Beyni Küçültüyor

Alkol, uyuşturucudan sonra toplumları tehdit eden ikinci büyük problem olarak hemen hemen bütün ülkelerin gündeminde olmakla beraber, bilhassa Batı toplumlarında zararı bilinmesine rağmen çeşitli vesileler ile yapılan sosyal kutlamalarda vazgeçilmeyen bir alışkanlıktır. Buna karşılık “Fazla içmeyin, günde iki kadehi geçmesin.” gibi dostlar alışverişte görsün kabilinden ikazlarla yetinilmektedir. Hâlbuki birçok araştırma, “Bir kadeh içseniz bile alkolün zararını görürsünüz.” demektedir.

            “Ey iman edenler! İçki, kumar, putlara kurban kesilen sunaklar, fal okları, şeytana ait murdar işlerden başka bir şey değildir. Şarap ve kumarla şeytanın yapmak istediği tek şey, sizin aranıza düşmanlık ve kin salmak, sizi Allah’ı zikretmekten ve namazdan alıkoymaktır. Artık bu habis şeylerden vazgeçtiniz değil mi?” (Maide, 5/90–91) âyetleriyle de sabit olduğu üzere, İslam dininde alkollü içecekler kesin olarak haram kılınmıştır.

Son birkaç yılda alkol tüketenler arasında bir artış görüldüğü, birçok istatistik tarafından ifade edilmektedir. Yeni bir araştırmaya göre, dünya genelinde bir yıl öncesine göre, dükkânlardan yapılan alkol satışlarında %54, internet üzerinden yapılan satışlarda ise %262 artış görülmüştür. Bu rakamlar, yapılan anketler, cinsiyet, tahsil durumu ve etnik orijin gibi faktörler birlikte değerlendirildiğinde, ABD’de alkol tüketimi tahminî olarak %14 artmıştır.[1] Bu artış, şahısların Covid pandemisine bağlı iş kaybı ve sosyal tecridin sebep olduğu stres ve belirsizlikle başa çıkmak için alkol alımına başvurmalarıyla irtibatlandırılmıştır. Alkol tüketimi ve bağımlılığının, sağlık üzerinde kısa ve uzun vadeli zararlı tesirleri uzun zamandır ispatlanmıştır. Bu hususta yapılan son araştırmalar da aşırı alkol tüketiminin, zihnîfonksiyonlarda ciddi gerilemelere sebep olduğunu göstermektedir.

Yakın zamanda yapılan bir araştırma, alkol kullanımının beyinde olumsuz sonuçları olduğunu göstermiştir.[2]Sağlıklı orta yaşlı ve yaşlı yetişkinlerden alınan beyin görüntüleme verilerinin kullanıldığı çalışmada, alkol tüketimi ile beyin yapısı arasında çarpıcı bir ilişki tespit edilmiştir: Daha fazla alkol tüketen fertlerin beyinlerinin gri ve beyaz cevherlerinde azalma görülmüştür.

Beynin en dış tabakasını teşkil eden “gri madde”; hareket, hafıza ve duyguların kontrolüne vesile olan kısım olup günlük çalışmamızın düzenlenmesinde rol oynar. Gri maddenin rengi, yüksek konsantrasyondaki nöronların hücre cisimciklerinden dolayıdır. Beyaz madde ise beynin iç kısmını oluşturur ve gri madde için bir irtibat kanalı olup iki kısım arasındaki koordinasyonu düzenleme ve aksiyon potansiyelini (nöronlar tarafından birbirine gönderilen elektrik sinyalleri) ayarlama vazifesini görür.

Bilim insanları, alkollü içeceklerle vücuda giren saf alkolün en az hangi miktarının gri ve beyaz cevherde yüzde kaç nispetinde azalma yapacağını tahmin etmek için çeşitli görüntüleme verilerini kullanmışlardır. Bir kadehte tüketilen bir birim saf alkolün miktarı 8–10 ml kabul edilmiş, hafif derecede nitelenen ve günde iki birim alkol (bir kadehten az şarap) tüketen kişilerin beyinlerindeki gri madde hacminde iki yıllık yaşlanmaya eş değer bir azalma belirlenmiştir. Günlük alkol tüketiminde iki üç birim artışın (yaklaşık bir büyük bira bardağı) üç buçuk yıl yaşlanmaya eş değer olduğu tespit edilmiştir.

Orta derecede alkol tüketimi, haftada 14–21 birim alkol içmek olarak tanımlanmış olup bu da günde bir kadeh (175 mililitre şarap, yaklaşık %12 alkol) şaraba veya haftada 12,5 bardak şaraba eş değerdir. Ağır derecede alkol tüketimi, haftada 30 birimden fazla alkol içmek olarak tanımlanmıştır. Bu da haftada yaklaşık 10 bardak biraya (bir bardak 355 mililitre; alkol oranı yaklaşık %5) eş değerdir.

İngiliz Tabibler Birliğinin dergisi BMJ’de yayımlanan diğer bir çalışmada, 30 yıl boyunca takip edilen alkol tüketicilerinde, doz arttıkça beynin hipokampüsünün atrofiye olması (küçülüp büzülmesi) nispetinde artış görülmüştür. 550 erkek ve kadın katılımcının MRI görüntülemesinin kullanıldığı bu çalışmada, haftada 30 birimden fazla alkol tüketenler, içmeyenlere kıyasla en yüksek risk altındayken, orta derecede içenlerin bile sağ taraflı hipokampüs büzülmesi ihtimalinin üç katına sahip oldukları kaydedilmiştir. Daha fazla alkol kullanımı, ayrıca beynin korpus kallosum bölgesinin mikro yapısındaki farklılıklar ve kelime kullanmadaki akıcılığın ve hızın bozulması ve düşmesi ile kendini göstermektedir. Kısacası alkol tüketimi, düşük seviyelerde bile, hipokampüsün küçülmesi ve zihnî gerileme gibi olumsuz sonuçlara sebep olmaktadır.[3]

Beyinde meydana gelen küçülme ve bozulmalara bağlı olarak ortaya çıkan depresyon, endişe, demans (bunama) ve düşük okul performansı gibi öğrenme ve hafıza problemleri, zihnî bozukluklar, cinayet, intihar, cinsî saldırı ve şiddet önde gelen tehlikelerdir. Beynin dışında görülen tahribat, özellikle uzun süreli alkol tüketimiyle ilişkili birçok risk ve sağlık problemini ortaya çıkarır. En bilinen vakalar; yüksek kan basıncı, karaciğer sirozu (karaciğer hücrelerinin hasarı ve yapısının bozulması), kalb hastalığı, sindirim problemleri, felç ve her türlü kanser (meme, ağız, boğaz, yemek borusu, gırtlak, karaciğer, kolon ve rektum) olarak ortaya çıkabilir. Zaten bağışıklık sisteminin zayıflaması, dolaylı olarak bu tür hastalıkları tetikler. Aile ve iş hayatında görülen problemler de bütün bunların üzerine tuz biber olur.[4]

 

Alkol Kullanım Bozukluğu

Toplumda “alkol kullanım bozukluğu” veya “alkolizm” olarak bilinen durumda, alkol tüketiminin kontrolden çıkmasıyla yaşanılan birçok probleme rağmen alkol kullanmaya devam edilir. Bu bozukluk, aynı tesiri sağlamak için daha fazla içmek zorunda kalma veya alkol tüketimi azaltıldığında veya bırakıldığında yoksunluk semptomlarına mârûz kalma şeklinde kendini gösterir.

Bu aşırı içme durumunun ölçüsü olarak, bir erkeğin iki saat içinde beş veya daha fazla bardak içki içmesi veya bir kadının iki saat içinde en az dört bardak içki içmesi kabul edilir. Aşırı alkol tüketimi, önemli sağlık ve güvenlik risklerine sebep olur. Kişinin günlük hayatı aksıyorsa, muhtemelen alkol kullanım bozukluğu derecesine gelmiştir. Yaşanılan semptomların sayısına bağlı olarak hafif, orta veya şiddetli seviyede olan alkol kullanım bozukluğunda bazen hafif bir bozukluk bile tırmanabilir ve ciddi sıkıntılara yol açabilir; bu yüzden erken tedavi önemlidir. Alkol zehirlenmesi, hamile kadınlarda görülen düşük ve ölü doğum vakaları veya fetal alkol sendromu olarak bilinen, anomalisi olan çocuklar doğurma gibi ağır vakaların sayısı da artmaktadır.

Bu sendromun belirtileri şunlardır: İçilen alkol miktarını sınırlayamamak, miktarı azaltma teşebbüsünde başarısız olmak, alkolden kurtulmak için çok zaman harcamak, güçlü bir alkol tüketme arzusu hissetmek, okulda veya evde önemli yükümlülükleri yerine getirmemek, alkol kullanmak için sosyal faaliyetlerden ve hobilerden vazgeçmek, araç kullanmadan önce bile alkol tüketmek, alkole karşı tolerans geliştiğinden daha fazlasına ihtiyaç duymak, tüketilmediği zaman mide bulantısı, terleme ve titreme gibi yoksunluk belirtileri yaşamak veya bu semptomlardan kurtulmak için tüketime devam edip fasit bir daireye girmek…

Alkol zehirlenmesi, kan dolaşımındaki alkol miktarı arttıkça ortaya çıkar. Kandaki alkol konsantrasyonu ne kadar yüksek olursa, kötü tesirlerin görülme ihtimali de o kadar artar. Alkol zehirlenmesi, davranış problemlerine ve zihnî değişikliklere sebep olur. Bunlar; uygunsuz davranışlar, dengesiz ruh hâlleri, yanlış hüküm verme ve konuşma, dikkat veya hafıza ile ilgili problemler ve zayıf koordinasyon şeklinde sayılabilir. Ayrıca olayların hatırlanmadığı “karartılmış hafıza dönemleri” de görülebilir. Kandaki çok yüksek alkol seviyesi; komaya, kalıcı beyin hasarına, hatta ölüme sebep olabilir.

Alkol kullanımı durdurulduğunda veya büyük ölçüde azaldığında alkol yoksunluğu ortaya çıkabilir. Birkaç saat veya dört beş gün sonra ortaya çıkabilen bu tabloda; terleme, hızlı kalb atışı, el titremesi, uyku problemleri, bulantı, kusma, halüsinasyonlar, huzursuzluk, ajitasyon, anksiyete ve bazen nöbetler çok görülen belirtilerdir. Netice olarak, alkol tüketiminin vücudumuz üzerindeki tesirleri hakkında, faydalı veya olumlu olduğunu gösteren, aşağıda zikredeceğimiz husus haricinde hiçbir çalışma yoktur.

Çekirdekli Kırmızı Üzüm

İnsanların bir kısmının yanıltıldığı ve yanlış yorumlara sebep olan önemli bir konudan bahsetmekte fayda vardır: Alkol düşkünlerinin zaman zaman sığındıkları bazı yayınlarda kırmızı şarabın faydalarından bahsedilmesi, yalancı bir teselli ile avunmak isteyenlerin yanlış bir yorumudur.[5] Kırmızı şarap, gerçekten vücudu yaşa bağlı hastalıkların belirleyicisi olan oksidatif stresten koruyabilen, zengin bir antioksidan kaynağı ihtiva eder. Bu çalışmada da kırmızı şarap içenlerde antioksidan durumunun arttığı ve oksidatif stresin azaldığı gösterilmiştir. Ayrıca plazma malondialdehit ile kan glutatyonunda fayda açısından anlamlı düşüşlere sebep olduğu belirlenmiştir.

Hâlbuki bu veriler, kırmızı ve siyah üzümün çekirdeğinde bulunan, kalb için çok faydalı olan resveratrolmaddesinden ve diğer fenolik asitler ile polifenollerden kaynaklanmaktadır. Resveratrol hakkında çok sayıda makale vardır. Kırmızı, mor ve siyah üzümlerin çekirdeği ile birlikte yenilmesi çok faydalıdır. Üzümler sıkılıp fermente edilerek şarap yapılınca bu faydalı kısımlar da bozulmadığı kadarıyla içkinin içinde kalmaktadır ve bunun sadece kalb ile ilgili bir faydasından tabiî ki bahsedilebilir.

Burada yapılan yanlışlık veya çarptırma ise, tamamen faydalı olan üzümler şarap hâline getirilince içinde oluşan alkolün, beyin başta olmak üzere yukarıda sayılan ondan fazla hastalığın sebebi olduğunun gizlenmesidir. Kalbi korumak için, resveratrol deposu olan çekirdekli kırmızı üzüm yemek çok faydalıyken, şarap olarak tüketilen alkolün karaciğerde siroza sebep olma riski göz ardı edilmektedir.

İçki kesin olarak haram edilmeden önce nâzil olan âyette, şarap ve kumar ile ilgili olarak, “De ki: İkisinde de hem büyük günah hem de insanlara bazı menfaatler vardır. Fakat günahları faydalarından daha çoktur.” (Bakara, 2/219) buyurulmasının hikmeti, bu hususa dikkat çekmek olabilir. Nitekim “Hurma ve üzümden hem sarhoşluk veren içki hem de güzel gıdalar elde edersiniz. Şüphesiz aklını çalıştıran kimseler için alacak ibret vardır.” (Nahl, 16/67) mealindeki âyet-i kerimede de bu meyvelerin şifa yönüne dikkat çekilip bunlardan alkollü içki yapılmasının iyi olmadığını anlamak için aklın çalıştırılması gerektiği ifade buyurulmuştur. İlmî araştırmalar da bu hususu apaçık göstermektedir.

Dipnotlar

 

[1] S. Michael ve ark. “Changes in Adult Alcohol Use and Consequences During the COVID-19 Pandemic in the US”, JAMA Network Open. Research Letter, 29 September 2020, 3(9): e2022942.

[2] R. Daviet ve ark. “Associations between alcohol consumption and gray and white matter volumes in the UK Biobank”, Nature Communications, 4 March 2022, 13/1175.

[3] A. Topiwala ve ark. “Moderate alcohol consumption as risk factor for adverse brain outcomes and cognitive decline: longitudinal cohort study”, BMJ, 6 June 2017, 357, doi.org/10.1136/bmj.j2353.

[4] “Alcohol use disorder”, Mayo Clinic, 8 May 2022, www.mayoclinic.org/diseases-conditions/alcohol-use-disorder/symptoms-causes/syc-20369243

[5] M. Micallef, “Red wine consumption increases antioxidant status and decreases oxidative stress in the circulation of both young and old humans,” Nutrition Journal, 24 September 2007, 6: 27. doi: 10.1186/1475-2891-6-27.

Bu yazıyı paylaş