Söylesem incinir, derdin bile gönlü var
Gönlümde o derdin benden fazla ömrü var.
Saklanmış şu canıma, başka yeri yok onun,
Sanki bu canımın ondan başka yeri var.
Her zamanın bir zorluğu vardır. Her zorlukta da Cennet gibi bir kolaylık vardır. Bu dönemin en zor yanlarından birisi de enaniyet dolu yalnızlıklardır. Büyük imtihanlardan geçen insanlar için bu yalnızlık diğer insanların yalnızlığından daha tehlikelidir. Zira büyük imtihanların kırılma noktaları vardır. Onlar için ya iyiden yana kırılır ve ebediyetin kapısı o insanlara aşkla açılır ya da kötüden yana kırılır ve herkes Allah’ın kudretini unuturcasına enaniyet yalnızlıklarına dalar ve Cehenneme gitmelerine gerek kalmayacak bir ateşin içinde kendilerini bulurlar.
Büyük imtihana tâbi olanlar derdi büyük kimselerdir. Onların yolları, çeşit çeşit, aşılmaz ve çetrefilli dertlerle donatılmış olmasına rağmen, hayatlarında ayağa takılan bir çakıldan şikâyet etme yoktur, dağların yanında çakılların hükmü söz konusu bile değildir.
“İnsan derdi kadar devleşir.” düsturuna binaen sözü de sazı da nazı da ona göre bir kıvam çilesindedir. Derdi kendi olanın ise, aslında gördüğü her şey kendisinden bir parçadır.
Allah’a (celle celâluhu) âşık olmuş ve hayatının bir kısmında dahi ihlasın zirvesini yaşamış insanlar her şeyde Allah’ı gördüklerinden dilleri de gönülleri de dünyaları da hep Cennet gibi güzeldir. Onlar Allah’tan uzak kalırlarsa derin bir yalnızlık yaşar ve müthiş bir dert ile kıvranırlar.
Muhammedî (sallallâhu aleyhi ve sellem) dert ile dertli olan herkesin hayatı, başkalarına huzuru ulaştırma üzerine inşa edilmiştir. Bu yolda sevap elde etmekten öte, sevaba girilecek yollar inşa etme ve insanların sevabına vesile olmak vardır. Tebessümü iki dudağa hapsetmekten öte, gönüllerce gülme esprisi vardır. Kendi adına birikme ve biriktirmeden öte, çağlama ve dokunduğu her yerde baharları görme niyeti vardır.
Derdi böylesine güzel olan Cennet yüzlü insanlar için şeytan da nefis de düşman da hiçbir zamanda görülmemiş şekilde hep aleyhte hareket edecektir.
Derdin bu büyük yanını fark etmiş insanlar, dostlarını asla terk etmez, onların hatalarına karşı da büyük davayı ve sevdayı düşünerek hep kör kalırlar ve vefa ile onların her hatasını örtüp şeytana ve nefse bu dostluğu asla satmazlar. Kalbi besleyen en büyük kaynaklardan birisinin de dost muhabbeti olduğunu bilirler ve içlerinde ne zaman bir yalnızlık zehri birikecek olsa hemen bir dosta koşar ve “Bana imtihanımda yardımcı ol.” derler. Bunu da dua isteyerek, başkalarına neler yapabiliriz heyecanı ile dertlenerek yaparlar.
İhlasın ve bir kalbde birlikte atmanın, yani uhuvvetin binlerce kanat olacağının farkındadır derdi vazgeçilmez olan yiğitler. Allah Resûlünü (sallallâhu aleyhi ve sellem) düşünürler de O’nun sadık yârenleri gibi birbirine dost olmaya çalışırlar. Bu yolda kendi adına yapılanların değil de asıl başkaları ile alınan yolların bereketine inanır ve bunu hayatlarına tatbik ederler.
“Dert ehline derdin demeye ne hacet,
Söylemeden anlar ehli dert ise şayet,” derler ve dertli dostlarını asla bırakmazlar.
Bu yolda kırılmadan, darılmadan ve hiç yorulmadan yürürler. Kırılan kırda kalır, darılan darda kalır, yorulan yolda kalır derler.
Bu zamanda insan, yol arkadaşlarına her zamankinden daha çok ihtiyaç duyar ve onlara gönlünü açtıkça açar. Zira büyük dönemeçlerde yapılan hatalar, uçurumdan düşmelere sebebiyet verebilir.
Birlikte uçmak, birlikte kanat çırpmak, her zaman daha güvenli ve daha bereketlidir. Her yanın bin günah ve fitne ile sarıldığı zamanlarda, derdi güzel insanlar bir olurlar. Onlar her daim, “Allah’ım kalbimi insanların kalbine, onlarınkini de benim kalbime, hepimizin kalbini de, ne olur, Senin sevgine aç.” duasını ederler. Onlar yolda kalmışlara en merhametli yanlarıyla heyecana getirecek sözler söylerler ve “Aman geride kalmayalım kardeşim!” derler. Gönüllere şöyle seslenirler:
Yolda kalmış yolcuya yıllar yılı umuttuk
Of diyenin elinden daha demeden tuttuk
Ahd ü peyman etmiştik dost, nasıl da unuttuk
Yiğitlere ilham olan sözlerimiz nerede!
Hakikat sofrasında kırılmayan kaşıktık
Dervişlerden öte de biz müptela âşıktık
Bir himmet eyleyince ne bentleri aşmıştık
Gönlümüze tercüman gözlerimiz nerede!
Takılmış engellerde kimi görürsek kimi
Tutacaktık elinden, can gördüğümüz gibi
Işıktı nesillere, geçtiğimiz yer hani
Ezelden ebede ki izlerimiz nerede!