Algoritmalar Beyinde mi?

Hayvan davranışlarının esrarlı yönleri, zoologları her zaman meşgul etmiş, buradan çıkaracakları bilgilerin insanlık için faydalı bazı ilhamlara yol açabileceği düşünülmüştür. Ancak insan davranışlarının büyük çoğunluğunun doğduktan sonra öğrenerek, akıl ve iradenin yönlendirmesiyle, toplumun ahlak anlayışına uygun olarak yerleşmesi, hayvanlarla aramızdaki büyük bir seviye ve mahiyet farkını ortaya koymaktadır.

İnsanın veya herhangi bir hayvanın gideceği yönü, gireceği yuvasını doğru tayin etmesi önemli bir özelliktir. İstirahat edeceği, yavrularını bulacağı veya gıdasını saklayacağı bir yuva ihtiyacıyla birlikte bu yuvanın yerini çok uzaklardan bile olsa bulabilmek hayvanlarda nasıl bir faaliyetle yürütülür? Navigasyon veya yön bulma kabiliyetinde, enteresan mimariye sahip yuvalar yapan, sosyal böcekler olarak isimlendirilen arı, termit ve karınca topluluklarının devlet idaresi gibi bir sistem kurmalarında ve birçok hayvandaki kompleks ve sırlı davranışların temelinde nasıl bir algoritma hesabının yattığı, içten gelen bir ilham veya bir nevi vahiy ile mi, yoksa beyinlerindeki nöron gruplarıyla mı yönlendirildikleri meselesi, zoologlar arasında hep tartışma mevzuu olmuştur.

Evrimci yazarlar, hayatın çeşitliliği ve kompleksliği karşısında bir hikmet, ilim ve kudret aramayı reddederler. Bütün mükemmelliği ve hayret verici davranışların kaynağını da materyalist ve natüralist bir çerçeveye oturtma gayreti içindedirler. Ayrıca başkalarının tabiatta bir hikmet ve nizam aramaları sonunda bir Yaratıcıyı bulmalarını da bilimin sonu ve gerici bir davranış olarak görürler. Hâlbuki varlıklardaki ölçü, nizam ve mükemmelliği sonsuz bir ilme, hikmetli bir yaratılışa bağlamak, daha geniş bir ilmî araştırma yelpazesine kapı açar.

Ölçü, Nizam ve Algoritma

“Algoritma” kelimesini işittiğimizde aklımıza hesaplama ve programlama kavramları gelir. Algoritmalar, matematik ve mühendisliğin birçok dalının tam merkezinde yer alır ve günlük hayatın birçok yerinde karşımıza çıkar. Algoritma örnekleri, Google gibi internet arama motorlarında bulunur. Çeviri, ses tanıma ve konum belirleme gibi birçok uygulamada algoritmalar vardır. Navigasyon uygulamalarında, hedefe giden en uygun rotayı hesaplamak için karmaşık algoritmalar kullanılarak muhtemel birkaç yoldan en hızlı veya kısa olanı belirlenir. Bu navigasyon cihazları ve yazılımları, elbette hiçbir zaman kör bir maddî sürecin sonucu olmayıp bir akıl ve zekâ ürünüdür.

Programlanmış Karmaşık Davranışların Kaynağı

Göç rotalarının belirlenmesi, arıların nektar kaynaklarını tespit edip kovana iletmesi, petek yapımı, termitlerin klimalı ve hijyenik özelliklerde mükemmel mimariye sahip inşaatları gibi hayvan davranışlarının kaynağı beyinlerinde mi, yoksa ilham şeklinde mi gönderilmektedir? Bu davranış modelleri, nesiller tarafından tekrarlandığına göre genetik temel nasıl işleme konulmaktadır? Bu algoritmik hesapların arkasındaki ilim ve irade kime aittir?

Hayvan Mimarisi

 

Örümcekler tabiat kitabının usta mühendislerinden biridir. Mesela, altın küre dokumacı örümceği, altı iplikçikli yedi çeşit ipek bezine sahiptir. Bu ipliklerin bazıları ağ örmek için, bazıları da avlarını sarmak veya yumurtaları kaplayarak korumak için kullanılır. Aynı kalınlıktaki çelikten daha güçlü, kauçuktan daha fazla gerilebilir ve çoğu banttan daha yapışkan olan bu ipliklere eş değerde bir malzemeyi, büyük gayretlere ve masraflara rağmen, insanlar henüz üretememişlerdir.

Örümceklerin bütün bu özel üretimlerinin arkasındaki davranışlar algoritmik olarak belirlenmiş ve genomlarında kodlanmıştır.[1] Benzeri bütün sevk-i İlahî davranışlarının görünen yüzünde sebepler olarak çok sayıda gen söz konusudur. Bu, örümcek ağlarının akılsız tabiat kuvvetleriyle nasıl ortaya çıktığını veya ipeğin kimyevî formülünü örümceğin adım adım evrimsel yollarla (!) nasıl bulduğunu, Allah’a (celle celâluhu) dayandırmadan açıklamak da herhâlde evrimcilere düşer.

Sosyal Böceklerin Kurdukları Devletler

Zoologlar; arılar, termitler ve karıncaları “sosyal böcekler” olarak tanımlar. Sanki uzun yıllar boyunca eğitim görerek bir devlet kurmayı öğrenmiş gibi çalışan bu böceklerin hayatı ve kurdukları kolonilerin işleyişi akılları durduracak mükemmeliyettedir.

Çöl karıncalarının beyni, bal arılarının beyninin dörtte biri kadardır, ancak bunların yiyecek arama gezileri üzerine yapılan çalışmalar, öğrenilmeyen fakat içlerine ilham edilen müthiş bir yol bulma kabiliyetine sahip olduklarını göstermiştir. Bu karıncalar, görmeye dayalı yer işaretleri, rotaları üzerindeki detaylar, güneş pusulası, biyolojik saat ve kilometre sayacı gibi belirleyici unsurların yanında, bir besin kaynağının yakınında kokuların tespiti ile kemotaksis (kimyevî maddeye yönelme) hislerini de kullanırlar. Araştırmalar, karıncaların belirli meteorolojik şartlara uygun hangi yön bulma metodunu kullanacaklarının da programlandığını göstermektedir.

Bal arılarının hem ferdî davranış özelliklerinin hem de kovandaki topluma entegrasyon yollarında vazife gören nöronlarla iletilen programların, dijital olarak DNA’da kodlanması, harikulade bir hususiyettir.

Asya bal arısı (Apis cerana) gibi sadece bir dişi ve birkaç erkeğin üreme açısından aktif olduğu ve üremeyen fertlerin gençlere baktığı veya grubu koruyup geçimini sağladığı, iş birliğine dayalı bir türün 10.651 genden ibaret genomu üzerine yapılan bir araştırmada, %20’si kadar (2182) benzersiz (başka arılarda olmayan) gen bulundu. Bu genlerin, yalnız yaşayan diğer böceklerde olmadığı ve batı bal arısıyla da (Apis mellifera) bir ortaklığı bulunmadığı görüldü. Hâlbuki evrimcilerin iddiasına göre, bu iki tür bir veya iki milyon sene önce ortak bir atadan ayrılmıştı.

Bir araştırmada Asya bal arısının genlerinin ortalama uzunluğu 7577 baz çifti olarak belirlenmiştir.[2] Dolayısıyla, bu uzunluktaki iki binden fazla gende önemli faydalı mutasyonların meydana gelmesi gerekmekte ve bu kadar mutasyon için milyonlarca yıl beklenmesi gibi bir problem ortaya çıkmaktadır!

Bal arılarının petekler ve kovanın tamamı için yapı malzemelerini seçerek sentezlemesi, peteklerin tamiri, yavruların bakımı, kovan sıcaklığının kontrolü gibi çok sayıda hayatî vazifeyi aksatmadan yapması gerekir. Bir arı kolonisindeki bütün bu kritik unsurlar birbirine bağımlıdır, yani tartışmasız bir şekilde indirgenemez derecede kompleks bir davranış sistemi olarak çalışırlar. Bu mükemmel sistemin indirgenemez karmaşıklığını hesaba katmadan tabiata ve kör tesadüflere havale etmek, zaten zor olan bir işi tamamen çıkmaza sokar. Hayvan göçünde olduğu gibi, programlanmış bu kadar çok davranış sisteminin, birbirine bağımlılığı ve entegrasyonu, Neo-Darwinci veya benzeri bütün evrim teorilerinin izahlarını geçersiz kılar.

Arılar bir yuvanın etrafında en fazla 50-60 km2 kadar bir sahada çalışabilirler. Yön tayinindeki eşsiz kabiliyetlerinin temelinde görmeye dayalı yer işaretleri, güneş pusulası ve polarize ışık pusulası da dâhil olmak üzere çeşitli metotları, meteorolojik şartlara bağlı olarak kullanırlar. İzci diyebileceğimiz keşiften dönen bir arının, kovana girdiğinde sergilediği “sallanma dansı” ile ifade ettiği bilginin mânâsını diğer arılar hafızalarına alarak çiçeklerin bulunduğu arazinin pusula yönünü ve çiçeklere olan mesafeyi öğrenirler. Bütün bunlar, 85–90 milyar nörona sahip insan beynine karşılık, sadece 950.000 nörona sahip arı beyninde yürütülür. Mühendislik hesabı gerektiren böyle bir sürecin, bal arılarının beyinlerinde kodlanan kompleks algoritma hesaplarıyla kendi kendine çıkması hiç mümkün müdür? Bunu iddia etmek, çok katlı bir binanın, mühendis olmadan, inşaat malzemelerinin kendi kendine bir gökdelen inşa etmelerine inanmakla eş değerdir.

Böyle kompleks bir işleyiş sistemi ve algoritma, toplu iğne kadar bir beyinde, gayesiz ve kör adımlarla ilerleyen bir süreçle açıklanabilir mi? Bu sürecin sadece maddî sebeplerini açıklamak için gereken hesaplama performansı henüz elde edilememiştir.[3]

Termitler de sosyal böcekler olarak, fertlerinin büyük çoğunluğunun nispeten az sayıda, hatta tek bir lidere yardım etmek için iş birliği yaptığı, farklı kabiliyetteki nesillerden oluşan aile gruplarından müteşekkildir. Mükemmel bir mimarî ile inşa edilmiş höyük şeklindeki yuvaları, mantar yetiştirdikleri bahçeleri, düşmanlarından korunmak için uyguladıkları harp taktikleri ve yuvanın nem ve sıcaklığını ayarlamak için havalandırma bacalarını kontrol etmeleri, çok büyük bir ilim ve hikmetle yürütülür.[4]

Mantar yetiştiren termitlerde (Macrotermitinae), genç termitler, hem toplanan bitki malzemesini hem de mantar sporlarını yutarlar. Daha sonra simbiyotik (ortak yaşayan) bağırsak bakterileri, termitlerin dışkılarını bırakmadan önce bitki-mantar karışımını kısmen sindirmelerine yardımcı olurlar. Mantarlar, yaşlı işçi termitlerinin içeri soktuğu yeni bitki materyalleri üzerinde büyümeye ve parçalanmaya devam eder. Evrimcilerin iddiasına göre, termitler, bakteri topluluğu ve mantar arasındaki bu üçlü münasebet, yavaş yavaş evrim yoluyla gelişeceğine göre (!) bu sembiyozu teşvik etmek için birbirinden tamamen ayrı üç genomun birlikte nasıl evrimleşeceğinin izahı gerekir. Bu üç türe ait sayısız geni içine alan son derece girift münasebetin, birbirinden farklı ve bağımsız üç genomda birbiriyle anlaşmış sayısız mutasyonlarla (!) gerçekleşmiş olması ihtimal dışıdır.

Navigasyon ve Göç

Göç eden hayvanlarda, gidilecek mesafenin hesaplanması ve ona göre harcanacak yakıtın yağ şeklinde depolanması son derece önemlidir. Çok fazla yağ depolanırsa ağırlık sebebiyle hayvan fazla yorulur, az yakıt depolarsa yolda kalır. Gidilecek yolun fırtına, bulut ve yağmur gibi zorlaştırıcı faktörler açısından en salim ve optimum mesafe olarak tercih edilmesi, kullanılan pusula sistemi yardımıyla, polarize ışığa uygun olarak, bulutlu günlerde bile Güneş’in konumunun belirlenmesi, yıldızların konumlarına göre gerçek bir navigasyon haritasının takip edilmesi, bazı kuşlarda, dünyanın manyetik alanının yoğunluğu ve eğimiyle birlikte tespit edilmesi, kuşun enlemleri algılamasını mümkün kılar. Mesela, siyah gagalı yelkovan (Puffinus puffinus) kuşu, şaşırtıcı bir şekilde, navigasyon sistemi kullanan ticarî bir yük uçağından 10 kat daha doğru olarak, sanki gerçek bir harita kullanmış gibi 10.000 km yolculuk yaparak, şaşırmadan hedefini bulmaktadır.

Dünyamızın küre şeklinde oluşu sebebiyle mesafe hesaplamaları daha zordur. Bu durumda uzun mesafe yolculukları yapan göçmen kuşlar, bir çeşit küresel trigonometri bilgisi kullanıyorlar demektir! Kürenin üzerinde düz çizgiler olmadığı için kürevî geometri karmaşıktır ve bu yüzden standart (Öklid) geometrisi çalışmadığından, matematikçiler hesaplamaları kompleks küresel trigonometri kullanarak yaparlar.[5]

İnsanların kompleks beyinleriyle ve yüksek teknolojileriyle ancak yapabildikleri yön bulma faaliyetlerinin, bir hayvanın küçücük beyninde nasıl hesaplandığı bilinmemekle beraber, yine de doğuştan gelen bir programlamaya sahip oldukları görülmektedir.

Girift göç davranışlarının genetik programının menşeini açıklamak, evrimciler için gerçekten çok büyük bir problemdir. Kral kelebekleri, toplu olarak seyahat ettikleri dört beş bin kilometrelik bir yolculukta, bazen iki üç nesil bir arada bulunurlar; bulutlu bir havada bile yaratılışlarından sahip oldukları güneş pusulasını kullanarak yol alırlar.[6] Evrimleştiği iddia edilen bir kelebek genomunda, bu göç işi için ne kadar bilginin kodlanması gerekir? İlahî ilim ve kudreti bu kadar açık şekilde gösteren sistemleri, ille de natüralist bir bakışla açıklamaya çalışmak, beyhude bir gayretten öteye gidemez. Nitekim göçmen olan kral kelebeklerinin genomlarıyla, göçmen olmayanların genomları karşılaştırıldığında, 500’den fazla genin, göç davranışıyla ilgili olduğu ortaya konulmuştur.[7]

Hayvanların göç etme davranışında, genetiğin yanında epigenetiğin rolüne ait bazı delillerin olması; çevreye ve genetiğe dair bütün özellikleri takdir eden ve koordineli değişiklikleri gerçekleştiren, sınırsız bir ilmin ve kudretin hâkimiyetini göstermektedir. Bu kadar şaşmaz ve mükemmel bir hassasiyete sahip, koordineli genom değişikliklerinin kör ve hedefsiz bir süreçle meydana gelebileceğini iddia etmek, “bilim” olarak nitelendirilemez.

Nispeten basit gibi görülen hayvan davranışlarının bile genetik bir temeli vardır. Bir davranış araştırmasında deniz salyangozu (Aplysia californicus) dürtüldüğünde solungacını ve sifonunu, vücut mantosunun içine çekerek tepki verir. Bu dürtme işini tekrar tekrar yaptığınızda bir müddet sonra salyangoz alışır ve tepkisi azalır.

Deniz salyangozundaki bu alışkanlığın; duyu nöronları, hareket nöronları ve ara nöronlar da dâhil olmak üzere yaklaşık 300 nörondan oluşan bir ağ vasıtasıyla gerçekleştirildiği tespit edilmiştir. Temel bir korunma refleksi davranışı, nörolojik olarak bu kadar karmaşıksa, çok daha girift davranışların, daha karmaşık nöral mekanizmalara dayanması gerekir. Peki bu tür hayvan davranışlarının altında yatan, genetik olarak kodlanmış algoritmaların ve nörolojik kontrollerin menşeini nereye bağlamak gerekir? Daha doğrusu bu algoritmaları bu kadar küçük beyinlere yerleştirmek için gereken düzen ve optimizasyon, kimin eseri olabilir?[8]

Bütün bu sistemler; hayvanların genomlarında kodlanmıştır. Bu hassas kodlama, evrimcilere aşılamayacak bir kısıtlama getirir. Üstelik arı, karınca ve termit gibi hayvanların beyinlerinin ne kadar küçük olduğu hesaba katılırsa, peşin hüküm sahibi olmayan birisinin, Yaradan’ı kabul etmesi gerektiği görülür.

Sosyal böceklerin mikro beyinlerinde var olan karmaşık ve birbiriyle koordineli programlama seviyesi, ilmi ve kudreti sonsuz bir Allah’ı (celle celâluhu) apaçık bir şekilde haykırmaktadır. Peki bu mükemmel organizasyonu Allah’a bağlamak, ilmin önünde bir engel midir? Tam aksine! Gerçek ilmî araştırmalara engel olmaya çalışanlar, yaratılış harikaları için bir fail kabul etmezler ve natüralist açıklamalarda ısrar ederler.

Bizim “programlanmış karmaşık davranışlar” olarak isimlendirdiğimiz (evrimcilere göre “içgüdü”) doğuştan gelen davranışları, bir hedef ve maksat gözeterek (teleolojik bir yönlenmeye), İlahî bir emre ve muhît bir ilme bağlamamızdan birçok hayvan davranışçısı, hoşlanmaz. Hâlbuki bu tip programlanmış karmaşık davranışların altında, çok hassas algoritmaların yattığı inkâr edilemez. Bu hayvanların, sergiledikleri davranışlardaki hikmet yüklü matematik hesaplarını ve fizik kanunlarına ait formülleri, küllî bir ilme ve iradeye bağlamadan, sadece beyinlerindeki nöronlarla açıklamak, akla ve vicdana uygun mudur?

Dipnotlar

[1] P. Bell, “Dance of the web-weavers”, Creation, 202244 (2):41.

[2] Q. Diao ve ark. “Genomic and transcriptomic analysis of the Asian honeybee Apis cerana provides novel insights into honeybee biology”, Sci. Rep. 20188, s. 822.

[3] C. Wieland, “Bees outsmart supercomputers”, Creation, 2011, 33(3):56.

[4] S. Doyle, “Termite mounds: cities in miniature”, Creation, 2011, 33(2):36–38.

[5] E. Cassell, Animal Algorithms: Evolution and the mysterious origin of ingenious instincts, Seattle: Discovery Institute Press, 2021, s. 48.

[6] J. Poirier, “The magnificent migrating monarch”, Creation 1997, 20(1):28–31.

[7] Cassell, a.g.e. s. 66.

[8] A.g.e.

 

Bu yazıyı paylaş