Bellu Kabristanı’ndaki Rehberlik Dersi

Sınıfımızın öğrencilerinden Andrei Cosma, şehir içi bir tramvayın altında kalarak hayatını kaybedeli henüz üç gün olmuştu. Kasım ayındaydık. Sonbaharın hüznü okulumuzu, en çok da 12-H sınıfını kaplamıştı. Sınıfa girdiğimde, herkeste derin bir üzüntü olduğunu fark ettim. Doğrusu ben de onlardan farklı değildim. Derse nasıl başlayacağımı bilemiyordum. Hâlâ olayın şokunu atlatabilmiş değildim. Ben bu duygular içindeyken Robert söz istedi:

“Öğretmenim! Andrei’in naaşı Bellu Kabristanı’ndaki kiliseye getirilmiş. Ders saatinde gidip onu son bir kez ziyaret edebilir miyiz?”

“Çok güzel bir fikir. Elbette!” diyebildim.

Hep beraber yola çıktık. Kilisedeki merasim için bekleyen babasının yanına başsağlığı için gittiğimde, önce bana uzun uzun sarıldı. Sonra kolumdan tutarak beni kilisenin dışına çıkardı ve şöyle dedi:

“Salih Bey, biz biricik oğlumuzun adını yaşatmak için ‘Andrei Bursu’ diye bir fikir geliştirdik. Bununla ilgili görüşmek için okula geleceğiz. Özel okulda okuma imkânı olmayan, başarılı bir çocuğu, lise birinci sınıftan alacağız ve okulunu bitirinceye kadar ona burs vereceğiz. Ondan sonra başka bir çocuğa tekrar aynı şekilde burs vermeye devam edeceğiz. Hayatta olduğumuz müddetçe oğlumuz Andrei’in ismini bu şekilde yaşatacağız.”

Bu fikir beni çok duygulandırmıştı. Aradan çok geçmemişti ki, “Salih Bey, Andrei’in adını yaşatmak adına sizin bize verebileceğiniz başka bir tavsiyeniz var mı?” diye sorunca bir anda olduğum yerde kalakaldım.

Ortamın üzüntülü hâlinden mi, yoksa biraz önceki fikrin çağrışımlarından mı, bilmiyorum ama aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Burs fikriyle alâkalı takdirlerimi sunarak zaman kazanmaya çalışsam da baba ısrarla, “Ben sizin önerinizi merak ediyorum.” dedi. O anda ne diyeceğimi bilemedim. İçimden, “Allah’ım! Bana yardım et. Bu acılı aileyi memnun edecek bir yol göster.” diye dua etmeye başladım. O anda Rabbim imdadıma yetişti; bana daha önce bulunduğumuz ülkede müdürlük yapmış bir abimizin kızının vefatından sonra Afrika’da açtırdığı su kuyusunu hatırlattı. Hiç vakit geçirmeden Andrei’in babasına bu olaydan bahsettim. İsterlerse onların da bir su kuyusuna oğullarının ismini verebileceklerinden, o kuyudan her su içen insanın duasını alacağından bahsettim. Bu açıklamanın ardından, “İsterseniz sizin için nasıl bir prosedür gerektiğini ve maliyetini öğrenebilirim.” diye de ilave ettim.

Bu fikir ailenin çok hoşuna gitmişti. Hemen “Time to Help” derneğinden yetkililere ulaştık ve gerekli malumatı aldık. Bir su kuyusunun maliyetini Adrian Bey’e iletince, “Hemen banka hesap numarasını isteyelim.” dedi. Görüşmeden sonra derneğin yetkilisi, hemen çalışmalara başlayacaklarını ve şu anda Zanzibar adasında su kuyusu açmayı planladıklarını, eğer isterlerse 1000 öğrencisi bulunan bir okulun bahçesine oğullarının adına bir su kuyusu açabileceklerini ifade etti.

Telefonu kapattıktan sonra Andrei’in anne ve babasına detayları ilettim. Zanzibar adasından bahsedince bir anda ikisi de ağlamaya başladılar. “Sizi istemeden üzdüm sanırım. Farkında olmadan yanlış bir şey mi söyledim acaba? diye sordum.

“Ne garip bir rastlantı!” diyerek, büyük bir şaşkınlık içinde birbirlerine bakıyorlardı. Çok geçmeden Andrian Bey, kendisini toparladı ve anlatmaya başladı:

“Geçen sene, yaz tatili öncesi oğlumuz Afrika’da zor şartlar altında yaşayan, orada eğitim almaya çalışan çocuklara merak duydu. ‘Onlar için ne yapabilirim?’ düşüncesiyle geçen yaz tatilinin bir bölümünü Tanzanya’da geçirdi. Üstelik oradaki küçük çocuklara gönüllü olarak İngilizce öğretti. Onunla birlikte biz de o toprakları görmüş olduk. Bu sene için de bizden söz almıştı. Hedefi Zanzibar adasına yeniden gitmekti. Bu sefer oradaki çocuklara yardım edecekti, ama kadere bakın ki kendisinin gidemediği Zanzibar adasına, hem de belki de ders vereceği okulun bahçesine, onun adına Allah bize su kuyusu açtıracak. Ona nasip olmayan hayalini, biz onun adına gerçekleştirmiş olacağız.”

Allah’ım, bu nasıl bir tevafuktu? Benzer hislerle uzun uzun birbirimize baktık. Allah’ın büyüklüğü ve kaderin tecellisi karşısında bir süre ağladık.

Bellu Kabristanı’nda güneş batmak üzereydi. Ben ise ağlamaktan bîtap düşmüş gözlerimle gün batımını seyre daldım. Her batan güneşin yeni bir fecri müjdelediğini bilmek ne güzel bir duyguydu!

Not: İki ay sonra, Andrei adına hazırlanan su kuyusu açıldı. “Time to Help” yetkileri, ailenin gelmesiyle okuldaki 1000 öğrenciyle birlikte tekrar bir açılış yapmayı ve öğrencilerle aileyi buluşturmayı istediklerini söylediler.

Bu yazıyı paylaş