Sûzân Hâcerî
Derdimi tasamı seccadem anlar
Söyle yiğidim nasıl tebeddül eder nûra zalamlar
Yiğitler leyâlîdir, derdinden leyl anlar
Leylâ olup sancıyla kıvranırken biter cümle evhamlar
Leylâlar uyûn-u sâhire misal gecelerde fırsat arar
Sevgilinin eşiğinde hummalı bakışlar teveccüh kollar
Sekte-i ızdırârda cerahatler fışkırır bedeli basâtîn-i cinânlar
Bîzâr düştüm gıll u gıştan kalmadı dermanım benim
Muştusuyla mesrurum sûre-i Gâşiye ile yiğidim
Zira o cinânda bulunmazmış gıll u gış efendim
Vadetmiş mazlum kullarına O yârân-ı ehl-i vefa, sevinin
Yiğidim bir ses duydum kulak verdim bir an
Hüdhüd-ü Süleymânî gelmiş kanadında bir muştu var
“Âhir zaman kardeşlerim” diye, O’ndan bir taltif miydi okunan
Hakkı söyleyen dillere, âbidevî gönüllere Hak’tan müjdeler var
Yiğidim umudun heykelini dik kara zindanın bağrına
Hızır misal yemyeşil ışık huzmesi seccadeni seriver
Seriver ki yeşertsin simsiyah duvarları
Seriver ki Rabb’e bağlasın seni herkesin unuttuğu kara zindanda
Umûd yüklü gemin murâd rıhtımına demirleyecek bir gün
Sen dâim Hakkın matmâh-ı nazarı seccadene bürün
Leyl-i yeldâlarda leylâ ol dâim iki büklüm pür hüzün
Gözyaşların yeşertiyor kurumuş çölleri yeter ki kurumasın gözün
Yiğidim her dâim yâdımda sen
Âsûde bir şafakta çağıl çağıl okunur Muhammedî ezan
Sana varamasam da aynı safın içinde vakt-i evvelde yine sen
Hayali bile titretir yüreciğimi ey umuduma arş yazan
Semtinde gezinirken burnumu alan hanımeli kokuları
Ey sühendânım, ey endâm-ı selvim
Varlığı itminana erdirir içten içe büyüyen tüm korkuları
Gül ü bülbül meşke başlamış hazan bahara mı dönüştü