
Gökyüzünde Güneşim
Gökyüzünde güneşim, ufukta dolunayım, Elver ki Senin için cayır cayır yanayım; Mümkün mü cemalinle tutuşup yanmayayım, İsterim bu ateşle kor kesilip kalayım. Şâd et vuslatla
Gökyüzünde güneşim, ufukta dolunayım, Elver ki Senin için cayır cayır yanayım; Mümkün mü cemalinle tutuşup yanmayayım, İsterim bu ateşle kor kesilip kalayım. Şâd et vuslatla
Kiminin yâd-ı ihtirâmı kalır, Kendi gittikte cânişîni olur; Kiminin bir yığın meberrâtı, Toplanır, heykel-i metîni olur; Kiminin de olanca hâtırası, Böyle bir sâye-i hazîni olur!
Çekilen çile canlar yakan keder, Sızlıyor yüreğim ömrüm pür heder; Kalmadı artık bende bir tahammül, Ne olur lütfedip deyiver “yeter!”.. Bir kor at içime de
Şu fânî zindegâniyle hayât-ı câvidânînin, Telâkî-gâhıdır makber denen son menzil-i ârâm. Hayat ölmekle bitmiş olsa bir şey anlaşılmazdı, Evet, bir ömr-i sânî var: Değil hilkat
Küskünsün bilmem ki beklentin nedir Hak hukuk deyip koşturdun senelerdir Beklediğini bekler ise senden diller lâl kesilir Bir sihirli meltem ile gelsin zulmetli nefsin eceli
Gurbetler deryası ruhumun hâli Bir adım atmaya yoktur mecali Bulmak kolay değil renkte kemâli Kolay mı dokumak aşk gergefini Bir adım atmaya yoktur mecali
Devran başka başka ama olanlar hep güzel, Değiştirilmez öyle takdir etmişse Ezel; Gönüllerimiz Seninle şen-şakrak yaşadı, Lütfeylesin dahasını Kudret-i Lemyezel. Teveccüh eylersen yüce dağları aşarız,
“Hayât-ı âile” isminde bir ma’îşet var; Sa’âdet ancak odur… Dense hangimiz anlar? Hayât-ı âile dünyâda en safâlı hayat, Fakat o âlemi bizler tanır mıyız? Heyhat!
Peygamber ocağında yok edilen peyman için, Masum gırtlakları sıkarken çıkan her can için, İzbe hücrelerden sızıp fışkıran al kan için, Ben toprak olur, çamur olur,