
Büyük Üstad
Kapkaranlık zamanda Işık oldun her yanda Zirvedesin imanda Bize oldun payanda Dirilişin temeli İmanın coşkun seli Kur’ânî nefesinle Dirilten saba yeli Müjden ayakta tutar Her
Kapkaranlık zamanda Işık oldun her yanda Zirvedesin imanda Bize oldun payanda Dirilişin temeli İmanın coşkun seli Kur’ânî nefesinle Dirilten saba yeli Müjden ayakta tutar Her
Her kıtada mahsul veren ağaçtır Her dilde, her dudakta yeni tattır Yedi veren, yetmiş veren başaktır Ümidi mayalar hicret kuşları Allah rızasıdır derdi gayesi İmanıdır
Keçeli, aşkla demle çayı! Zira çayı su değil aşk demler. Yeniden başlıyoruz. Duman duman tüten hizmetlerimize. Şimdilik yara alsa da Nuh’un gemisi, Korkma batmaz, yakındır
Adı Nurefşan, iki kanat taktılar iki yanına; Meriç’in rengine boyadılar masum yüzünü. Mahrum bıraktılar küçücük yaşında anadan, babadan ve vatandan… Daha anlam veremeden dünyaya, ellerini
Gözlerinden yaşama sevinci çalınmış çocukların; Bakışları öksüz, Bakışları puslu ve yetim… Lal kesilmiş diller, sağır olmuş kulaklar ve âmâ gözler; Anlamaz ki o bakışlardan!
Memleketi bir bir geçiyordu kadınlar, yolda düşenleri hatırlayıp ayak izlerine basmıyor, aynı ağacın altında dinlenmiyor, aynı pınardan su içmiyorlardı; ki onlar gibi bu yolculuk bir
Mahzun kalpli bütün annelere ithaf olunur. Söz dinler mi yürekleri, yara almış anaların; Şehidine tanık olmuş yaslı hudut boylarında? Dalga dalga Meriçlerin, gürül gürül Tunaların…
Adım mı? Ben dahi unuttum onu. Soldan sağa Ayşe, Fatma, Zeynep, Melek… Bir de tutsak bebek! Sayım tamam; gardiyan kapatır kapıyı. Ağzımda son görüşten kalma
Gece gündüz aşkının müptelası bu köle Hasretinle tutuşur yanarım ey Sevgili Kapına geldim bırakma beni ıssız çöle İnayetinden boş çevirme şu garip eli Vuslat ateşi