Bayram Günleri
Bir hilalin muştusu yayılırken cihana Göklerden rahmet iner, perde perde zamana. Dirilir huzur birden, can katar cümle cana Saadetle tüllenir kutlu bayram günleri. Bir kemalin
Bir hilalin muştusu yayılırken cihana Göklerden rahmet iner, perde perde zamana. Dirilir huzur birden, can katar cümle cana Saadetle tüllenir kutlu bayram günleri. Bir kemalin
Bilir misin, kaç gün doğar ufuktan; Kaç kızıla boyanır o mağrur tan? Bir rüyadan ayılırken birçok can, Umut olup açar gurbet günleri. Coşarken kalb beş
Dünyanın bir yerinde, Nice gurbet devrinde, Binler halkın seyrinde, Ezilmesin garipler! Dost, dostuna giderken; Sohbet, muhabbet derken… Gülüp bayram ederken, Üzülmesin garipler! Asılmaz levhalara, Varılmaz
Şafak vakti gökleri sararken saba bir ses Uyanırdı varlıklar, kalbler coşup taşardı. Âb-ı hayat ufkunda dipdiriydi her nefes Mescitler tıklım tıklım, saflar bini aşardı; Şafak
İnsan olmak ağırdır! Yansa isyan ateşi, Gözyaşı ikliminde nice gönlü soldurur. Zuhur etse semadan ilahî af güneşi; Âdem Nebî cismiyle, kul hayata tutunur. Sevdiğini yitirmek
Tut bugünün elinden, iklimine al çocuk! Bulutların ağarsın, yağmurların dinmesin. Kurusun harbin kökü, yeşersin hep mutluluk; Masmavi semalardan güvercinler inmesin. Yak bugünün gönlüne, ümitten bir
Umut dağının eteklerinde kızıl laleler, Dizilirler bağrı yanık derviş gibi yan yana. Hû çekerler fecirlerde, gecelerde nâleler… Börtü böcek, binbir çiçek cûșa gelip uyana. Tövbe
“Kim bilir belki de müştak olmuş Cennetlere küçük bedeni; Mahzun kalpler kıvranırken ardında, Sevilmeye namzet olmuş ebedî…” Eylül ayının ilk cuma günüydü. Yaz mevsiminin kurak
Sevgi ne efsun bir kelime… Şayet zerresi düşerse herhangi bir yere, öyle boyar ki rengine, ondan başkasına lâl olur o yer ve kapatır gözlerini her şeye.
Meriç’in yaslı kıyılarına gün doğarken, Bin parça olurmuş kocaman kayalar, taşlar; Soğuk sularda zulüm bir yiğidi boğarken, Uğruna kaç mevsim ağıtlar söylermiş kuşlar… Meriç’in yanık