Peygamberler (Yüce Allah’ın selâmı Efendimizin ve onların üzerine olsun), Cenab-ı Allah’ın, kendileriyle en yüce gayeleri gerçekleştirdiği müstesna insanlardır. Onlar sıdk, emanet, tebliğ, fetanet ve ismet gibi üstün vasıfları, tertemiz fıtratları, örnek ahlakları, yüksek idrak ve karakterleri, davranışlarındaki ciddiyetleri, güven vaadeden duruşları, istikamet, doğruluk ve vefalarıyla her zaman örnek konumunda bulunurlar. Bütün peygamberler insanları dünya ve âhiret mutluluğuna ulaştıran maddî-manevî en kusursuz ve yüksek donanımlı örnek rehber ve mürşitlerdir. Allah (azze ve celle) tarafından kendilerine verilen vazifeyi gerek temsil, gerekse tebliğleriyle en güzel şekilde yerine getirmiş, insanların Allah’a ulaşmalarına mâni olan görünür görünmez engelleri bertaraf etmek ve onları ahlâkın en güzeliyle donatmak için fevkalade bir gayret ortaya koymuşlardır. Kur’ân-ı Kerîm’in beyanıyla, işte bütün bu şanı yüce peygamberlerden bazıları diğerlerine üstün kılınmış ve yine içlerinden bir kısmı “ulü’l-azm” payesiyle serfiraz olmuştur.[i]
Hâtemü’l-Enbiya ve Gaybın Son Habercisi olan Efendimiz Hazreti Muhammed (aleyhi efdalüssalavât ve ekmelütteslîmât), ulü’l-azm olarak tavsif edilenler de dâhil olmak üzere umum peygamberler içinde en muallâ ve müstesna bir konuma sahiptir. Evvelâ, varlık O’nun yüzü suyu hürmetine yaratılmıştır. O, hakikati itibarıyla kâinat ağacının çekirdeği ve aynı zamanda en münevver meyvesidir. Resûl-i Ekrem Efendimiz, bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir ve üsve-i hasene, yani topyekûn örnekler içinde en güzel bir örnektir.
Kâinatın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem) İsm-i A’zam’ın mazharıdır ve O’nda her ismin a’zam tecellisi vardır. O, insan-ı kâmildir. Kaside-i Bürde Sahibi Bûsirî’nin ifadesiyle, diğer peygamberler birer yıldız, Efendiler Efendisi de o yıldızları nuruyla besleyen bir fazilet güneşidir.
[i] Bakara, 2/253; Ahkâf, 46/35; Şûrâ, 42/13.