Hazreti Musa’nın (aleyhisselâm) Pabuçları
“İnsanların, seslerin, ışıkların çekildiği bir zamandayım.”[1] Kendimden bile uzak bir yerde, yalnız başıma oturuyorum. Vücudum derin bir uykuyu arzulamakla birlikte şuurum uykuyu reddediyor. Âdeta iki
“İnsanların, seslerin, ışıkların çekildiği bir zamandayım.”[1] Kendimden bile uzak bir yerde, yalnız başıma oturuyorum. Vücudum derin bir uykuyu arzulamakla birlikte şuurum uykuyu reddediyor. Âdeta iki
Hayata beşiklik için hususî donanımla yaratılmış yerküre sistemimiz, dıştan içe doğru manyetosfer, atmosfer, hidrosfer, yer kabuğu, manto ve çekirdek olarak düzenlenmiştir. Küremiz uzayda yol alırken
Yüksek ateş ve öksürük şikâyeti ile annesi tarafından polikliniğe getirilen bebek hâlsiz görünüyordu. Yanakları al al olmuş, uykusuzluk, belki karnının açlığı ve ağrısı sebebiyle en
Yaradan’ı kabul etmeyen evrimci bakış açısı, hayatın yeryüzündeki inorganik maddelerden tesadüfen ortaya çıktığı iddiasıyla başlayıp organik dünyaya, hücreye ve diğer canlılara doğru kendi kendine bir
Alphonse de Lamartine “Eğer tasavvurun ihtişamı, vesilelerin küçüklüğü ve neticelerin büyüklüğü, bir insanın üstün yeteneğinin üç ölçüsü ise, modern çağın en büyük insanlarını, (Hazreti) Muhammed
Tıp fakültesinin dâhiliye bölümü stajında, kliniğin içindeki küçük sınıfta ders dinlerken içeriye telaşla giren yoğun bakım hemşiresinin gür ve endişeli sesi hepimizi uyandırmıştı. Hemşire, “Hocam,
Alman yazar Marie von Ebner-Eschenbach (1830–1916), halkın huzuruna çıkan bir kişinin, tenkitlere hazır olması gerektiğine dikkat çeker.[1] Onun bu vurgusuyla ilk defa karşılaştığımda, “Halkın huzuruna
Affeder misiniz bizi masum bebekler? El bebek gül bebek büyüterek uçurmaktı dilekler. Yıllar var ki dört duvar arasında aç bîilaç, kimsesiz. Öksüz ve yetim kaldınız
Mü’min; inanan, güvenen, emin bir geleceğe namzet olan, çevresine emniyet vaad eden ve iç içe farklılıkları bulunan özel konumlu bir âbide insandır. O, bütün bir
“Yaratan Rabbinin adıyla oku.” (Alak, 96/1). “O, her an yeni tecellilerle iş başındadır.” (Rahmân, 55/29). Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “kitab-ı kebir” olarak tanımladığı kâinatın bütün sayfaları,