
Bir Mektup
Sevgili ve Saygıdeğer Dostum, Uzun zamandır iletişim kuramadık. Bahar çiğdemlerinin kar altında filizlerini gösterdiği, rengini alacağı yakamozları beklediği, bu ağır ve hatıra olarak anacağımız vaktin

Sevgili ve Saygıdeğer Dostum, Uzun zamandır iletişim kuramadık. Bahar çiğdemlerinin kar altında filizlerini gösterdiği, rengini alacağı yakamozları beklediği, bu ağır ve hatıra olarak anacağımız vaktin

Adım mı? Ben dahi unuttum onu. Soldan sağa Ayşe, Fatma, Zeynep, Melek… Bir de tutsak bebek! Sayım tamam; gardiyan kapatır kapıyı. Ağzımda son görüşten kalma

Gece gündüz aşkının müptelası bu köle Hasretinle tutuşur yanarım ey Sevgili Kapına geldim bırakma beni ıssız çöle İnayetinden boş çevirme şu garip eli Vuslat ateşi

Yalnızlığın gölgesinde seçtim Canan’a yolculuğu Ve adımladım çorak arazilerde yoksulluğu, kimsesizliği Tüm duygularımla Sana yöneldim Ve tek arzumdu erimek, yok olmak Zatının varlığında, hayatı duymak

Eğitimin dışında bir sevdamız olmadı Evimiz gönüllerdi, bir çatımız olmadı Öyle de geçti kurban, böyle de geçti hayat Şu dünyanın dehrine gözlerimiz kaymadı Naif bir

Sanma zindanda yatan, Uykuyu bulur gecelerde. Zaman mazlumu yutan Bir kuyu olur gecelerde. Ne gören var ne duyan, Kimseler yoktur gecelerde. Bari sen kalk ve

Döndürdüler baharda hazan vurmuş yaprağa Gömdüler diri diri masumları toprağa Gözü dönmüş nadanlar kıydılar insanlığa Bir Yusuf daha göçtü zulme maruz kalarak Çileden işkenceden payını

Bir sevda türküsüdür, her şey O’nu anlatır Beton duvarlar ardında ne çiçekler açtırır Cemrenin kardelenle buluştuğu o an gibi Üflemekle sönmez bu aşk, ne çerağlar