
Karlı yollar adımladık her sabah Yürüdükçe geride bir kış kaldı Bıraktı zaman geride birçok ah Gafleti bizden bir uyanış aldı Râm olduk ırağa ve yakınlara

Her yerde açmış güller, şakıyor hem bülbüller, Bulutlar sanki gelin yüzünde ipek tüller. Kelebekler uçuşur, her tarafta şenlik var, Kar bile yağmak için gökyüzünde can

Üstadım, birikti diyeceklerim Bugün yine şöyle bir açılsak mı? Akreple yelkovan sileceklerim Sabah rüzgârıyla biz konuşsak mı? Tacı taçlandıran taşlı baharla Asrın koynundaki tutsak bir

Şırıl şırıl akan ırmağın kenarında Seyrederken ışıl ışıl yıldızları Aşka dönen karanlığın bağrında Mest ederdi ruhları efsunlu yaldızları Göz göze gelir sohbete dalardık Sevgi dökülürdü

Ellerime dokun kardeş, Bu avuçlar sahra oldu! İşte seyret; Tîh’e bir eş, Bak yüreğim nasıl soldu, Ellerime dokun kardeş… Bir de beni sar bağrına, Ipıl

Bir hilalin muştusu yayılırken cihana Göklerden rahmet iner, perde perde zamana. Dirilir huzur birden, can katar cümle cana Saadetle tüllenir kutlu bayram günleri. Bir kemalin

Aşkını anlatmak ne zor sevgili Bir “kardeş” demene tav oldum gitti Elifti evvelden, nun ettim dili Eğilip rükûda vav oldum gitti Söz kifayet etmez, hep

Ne güzel mevsimdir şu sarışın yaz, Sıcak olsa da kavursa da güzel. İnsanı hem okşar hem yakar biraz, Sanki mevsimlerden bir yanık gazel. Lakin hüzünlü