
Hem arzda hem semadaki bir ordu Izdırabın ikliminde dualar tüllendiğinde Yeniden Asr-ı Saadet’i düşlüyordu Sevgiden atlaslar dile geldiğinde Ebedi mürekkeple bezenmiş kalemleri Yazdıkları hep ışıklı

Sorgu sual etmeden evimize daldılar Suçlayıp ihanetle, hücreye kapattılar Her türlü işkenceyi utanmadan yaptılar Allah var, âhiret var, kula minnet eylemem Baharda hayallerim çiçekli bir

Gökyüzünün Bir avludur ederi On adım ileri On adım geri Bulutlara sınır olsa da Kimse hapsedemez Düşüncelerini Teller yırtar Kanatır da bedenini Sökmeye gücü yetmez

Anladım ki bu alem eneyi kırmak için, Açılmış bir okulmuş; geç anlamış olsam da. “Hüve”yi soluk soluk daim haykırmak için, Bir gül gibi bu yolda

Dün sabah yalnızdım, yalnız ağladım Hüda’nın dışında gören olmadı Halimi yıllara sordum, ağladım Sevgisiz geriye dönen olmadı Tüm eski resimler geçti önümden Halimi kötüye yoran

Ne kışlar ısınır ne yazlar biter Baharın kokusu uzakta tüter Dallardaki kuşlar bir garip öter Yıllar mı mevsimsiz, devir bir garip Hayatın gayesi kazanmak olmuş

Bir elinde kitabın var, Dilinde hoş hitabın var; Ne de güzel adabın var, Bir harf öğret öğretmenim! İlimdir sadık yoldaşın, Talebeler gönüldaşın; Okumakla pişer aşın,

Ben zamanın mahkûmuyum; şair olduğum için suçlanırım. Kalemim dik başlı, dilim zehirli bir sarmaşık, dolanır kimilerinin boynuna. Ben zamanın mahkûmuyum; sevdam parmaklıklar arkasında hırçın bir

Bir oda dört köşeli Hepimizin evindeki gibi Hapsedilmiş oraya Bir annenin Bir evladın Bir eşin Ümidi Duvarlar beton rengi Merdiven altında Bir yatak serili Rutubet

Anladım suçumu, affet Allah’ım, Kapından kovma bu aciz kulunu. Göklere erişti derunî ahım, Kapatma rızaya giden yolunu. Bir daha keremin açılsın öze, Dönmesin yüreğim hicranla

Bir şey yerken içerken, Gece olup yatarken, Kalkınca sabah erken, Mazlumlar hep yürekte Karada, havalarda, Denizde, sahralarda Çöllerde, vahalarda Mazlumlar hep yürekte Takipte, gaybubette Hicretlerde