
İç Derinlikleriyle İnsan
Varlığın özü, usâresi insan; kâinatların fihristi ve hülâsası da insandır. Mevcudatın merkez noktasını insan tutar; canlı-cansız diğer her nesne ise onun çevresinde iç içe halkalar
Varlığın özü, usâresi insan; kâinatların fihristi ve hülâsası da insandır. Mevcudatın merkez noktasını insan tutar; canlı-cansız diğer her nesne ise onun çevresinde iç içe halkalar
Şiddetli arzu, aşırı istek, marifet kaynaklı neş’e, sevinç ve hasret çekme manâlarını ihtiva eden şevk; sûfîyece, tam idrak ve ihata edilemeyen veya müşahede edilip de
Muvahhid mü’min, her şeyden evvel, her şeyden sonra, her şeyin önünde, her şeyin arkasında mutlak Mahbub, mutlak Maksud, mutlak Mâbud olarak Allah’a dilbeste olur; O’nu
Sinelerin düşmanlığa yenik düştüğü, ruhlarda bulantıların yaşandığı, kinin, nefretin bütün bütün azgınlaştığı, herkesin birbirinin kurdu hâline geldiği şu meş’um ve kapkara günlerde bizim, sudan, havadan
Mü’min; inanan, güvenen, emin bir geleceğe namzet olan, çevresine emniyet vaad eden ve iç içe farklılıkları bulunan özel konumlu bir âbide insandır. O, bütün bir
Sekîne; sükûn kökünden, vakar, ciddiyet, mehâbet, ünsiyet; ya da dalgaların dinmesi ve onun sakinleşmesi mânâlarına gelir ki, hafiflik, huzursuzluk, kararsızlık ve telâşın zıddıdır. Sekîne, tasavvuf
Bizimle aynı kaynaktan beslenmeyen, aynı memeden süt emmeyen ve geçmişten gelen aynı değerleri paylaşmayanların, ızdıraplarımızı anlamaları mümkün olmadığı gibi genel tavırlarımız karşısında kendilerini hayretten alamayacakları
Sözlüklerin; idrâk, fetânet, delil ve şâhit kelimeleriyle karşılamaya çalıştıkları basîret, kâmus ve ta’rifât kitaplarında: “Kalb gözünün açıklığı, idrâk genişliği, daha başlangıçta iken neticeyi görüp-sezme ve
Tefsir, bir metin ve sözün muhtevasını tam aksettirebilme gayretiyle ortaya konan yorum; Kur’ân-ı Kerim’e bakan yönüyle dilbilgisi, belağat kuralları, Şâriin tavzihi, saff-ı evveli teşkil edenlerin