
Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman
Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa. Sîne hâhem şerha şerha ez firâk, Tâ bigûyem şerh-ı derd-i iştiyâk. (Hazreti Mevlânâ) (Ayrılıktan yanmış yakılmış bir yürek
Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa. Sîne hâhem şerha şerha ez firâk, Tâ bigûyem şerh-ı derd-i iştiyâk. (Hazreti Mevlânâ) (Ayrılıktan yanmış yakılmış bir yürek
Bir gün onunla aynı evde birlikteydik. Kaldığı oda yan taraftaydı. Birkaç arkadaşımla birlikte onun odasının bitişiğinde bir odada kalıyorduk. Gece yarısı bir ses duydum. Yan
Binlerce ayrılığın, hasretin ve vuslatın yaşandığı, anonsların gözyaşlarına karıştığı havaalanı, bu akşam tarihî bir ana şahitlik ediyordu. Ekim ayının ortalarıydı. Kara kıtanın ak yürekli insanlarının
Türkiye’deki meşum hâdisenin akabinde üç ülke değiştirerek yeni bir ülkeye gelebilmiştik. Daha önce de bir Avrupa ülkesinde dört yıl boyunca vazife yapmış ve bu süre
Uyandığında dışarısı henüz aydınlanmamıştı. Erken kalkacak gücü kendinde bulamamış, gece de zaten uyumamıştı. Güneşin geç vakitte doğduğu bir memlekette, kaçıncı sabahıydı, bilmiyordu. Gece yazmayı düşündüğü,
Barbaros’un fethedip Oruç Reis’in uğruna canını feda ettiği Afrika’nın inci mercan ülkesi… Sömürge ve katliamlara mârûz kalan bu Akdeniz ülkesinde Hizmet gönüllüleri toprağa atılan tohumlar
Aylardan temmuz, sıcak bir yaz günü, yaşanılacak hadiselerden habersiz, mutlu bir şekilde tatilimizi geçirmek üzere babamın köyüne gitmiştik. Her şey çok güzeldi. Köye gelince valizlerimizi
“Bir Küsuf Daha Sona Ererken” umudu ve muştusu ile yola çıkan Çağlayanlaşmış Sızıntı ile, tam beş yıl sonra, Atina’da tanıştım. İlk defa elime aldığımda, kadim
Osmanlının yıkılmaya yüz tuttuğu bir dönemde doğuda Ruslar, her geçen gün güçlenmeye başlar. Bu süreç, Türk devletlerinin ve topluluklarının kısa süre içerisinde Rusların hâkimiyetine girmesiyle
“Bir avuç gönül eri, bir düzine meçhul kudsîlerdir garipler. Ah edip inleyen, sinesini yakıp sızlayan, gönül verdiği yüce hakikatlerden ötürü dövülüp kovulan, her gün yığın
Büyük bir metropolde yaşıyordu. Arada bir görüşüyorduk. Birlikte geçirdiğimiz zaman dilimleri berekete vesile oluyordu. Hayatın çemberinden geçmiş, ticaretin zirvelerinde dolaşan, felsefeyi seven, hikmetli sözlerden etkilenen