Rızanla Sen en a’lâ bir emelsin, Gönlün istediği sevgili Sensin; Benzeri yoktur Sana iştiyakın, İştiyakınla Sen bir söz kesensin… Sensiz bir gecenin sabahı olmaz,
Ne olur sevgin gelip gönlüme dolsun!.. Dilde bütün fâniyât sararıp solsun; Görmesin gözlerim ağyâr çehresini, Kalbim yalnız Senin için çarpıp dursun… Silinmesin hayalin hiçbir
Bırakın yüzdüreyim gemilerimi Uğramam sizin limanlarınıza Yakınlarından geçsem de Kaptanlarım size yumruk sallamaz Barış bayrakları sallar ufuklara Suları kirletmezler atıkları yok Tayfalarım tarif edilmez güzellerden
Bir aşk sal içe, gönül bend olsun o kemende!.. Esîr-i aşkın olsun ilelebet bu bende!.. Virdiyle, evrâdıyla hep Seni anıp dursun; Duygularında, düşüncelerinde, gönlünde.
Sun şerbet-i la’lini ki sermestin olayım, Girmesin sevda-yı ağyâr asla bu gönlüme; Ebedü’l-âbâd meftun-i cemâlin kalayım, Gölge etmesin kimse Sen gibi emelime… Çok kez
Göz nurun evladını çaha saldın Yakub gibi Ah edip gecelerde oda yandın Yakub gibi Vermez idin sana kalsa göz nurun nadanlara Takdire inkıyad yoluna
“Sen, Sen!..” diye hayaller kurdum yine, Kıpırdanma oldu içte seyrine; Liyakatsizliğe tosladım bu kez, Yelken açamadım daha engine… Ey Rab, Seninçün âh etmeyi öğret!..
Kanayan gönül yarası firkatinden Senin, Bu derin yaranın dermanı da yine Sensin; Süzülen göz, dökülen yaş hepsi sevdandandır, Teveccüh ediver ki bütün ağrılar dinsin.
Ümidi kaybetmek yok, soluk aldığın süre, Bu meydan aşk meydanı; çilesi, azabı çok. Şeytan ve nefis üfler yenilgiyi ha bire, Sadağında çok vardır onlara çekilen