
Maziden Âtiye Davet
Beraberce şakıdık nice dem, biliyorsun Küskün bülbül, niye terk ettin şivelerini Bir dehlize kapanmış, “Ben mesudum (!)” diyorsun Mazide arıyorsun âti meyvelerini Sen bu

Beraberce şakıdık nice dem, biliyorsun Küskün bülbül, niye terk ettin şivelerini Bir dehlize kapanmış, “Ben mesudum (!)” diyorsun Mazide arıyorsun âti meyvelerini Sen bu

Gözler dergâhının cümle bâbında Bir bayram bekleriz, bayram edâlı Beşâretle coşkun, tekbir sadâlı Bir bayram bekleriz, bayram edâlı Afv u safv, mağfiret, saâdet dolu

O akşam koğuşta yeni bir fasıl açıldı. Yurdun dört bir yanından toparlanan garipler bir yandan neden burada olduklarına anlam veremiyor bir yandan da “Vardır bir

Nicedir hasret kaldık dostların vefasına Yâren meclislerinin ülfet ve safasına Cenaze evlerinden feryatlar yükselirken Şaşıyoruz âlemin ibretlik sefasına Mahkemeler akîmdir, sukût etmiş hâkimler

Avluya çıkarken de güneşi görüyordu. Fakat bu seferki başkaydı. Bitmez denen bir sene bitmiş ve kim bilir kimleri yola vuran köhne kapının gıcırtılarıyla sona eren

Osmanlı’nın son dönemi, yıkılışların birbiri ardınca sökün ettiği bir felaketler hengâmıdır. Dinî, sosyal, askerî ve ekonomik sahadaki çöküşler müminlerin ümitlerini kırmış, kimileri de İslam âleminin

Saat yediye geliyordu, artık yavaş yavaş çıkayım diyordum. Geç bile kalmıştım. Çantamı toparlayıp kapımı kapattım ve uzun koridora çıkıp ana kapıya yöneldim. Az ileride, değerli

Mekke döneminin bunaltıcı atmosferinde Allah Resûlü’ne (sallallahu aleyhi ve sellem)nefes aldıran öyle bir hadise vardı ki kıyamete kadar önemini kaybetmeyecekti. Bu hâdise, O’nun (sallallahu aleyhi

Türkler, tarih boyunca dünyanın farklı coğrafyalarına göç etmişler, yeni diyarların insanlarıyla kaynaşmışlardır. Onların bu anlamda en uzun kaldıkları coğrafyalardan biri de Mısır’dır. Bilindiği kadarıyla onların