Sürekli Yaratılış
Bir ülke hayal edin. Yüzlerce farklı toplumun bir arada yaşadığı, olağanüstü bir reform ve yeniden inşa sürecinde olan bir ülke. Bir yandan ülkeye akın akın
Bir ülke hayal edin. Yüzlerce farklı toplumun bir arada yaşadığı, olağanüstü bir reform ve yeniden inşa sürecinde olan bir ülke. Bir yandan ülkeye akın akın
İnsan vücudunun günlük hayatta en çok iş gören kısımlarından olan ellerin iş yapması, tutması, kavraması, hatta aklımızdan geçenleri yapabilmesi, mucizevî bir şekilde takdir edilmiş parmakların
Bitkiler âleminin göz kamaştırıcı güzellikleri olan çiçeklerin renk ve desenleri bahçelerimizi ve evlerimizi süslerken, birçoğumuz bunların canlı birer varlık olduğunu düşünmeden, kâğıt veya plastikten yapılmış
“O değil mi seni yaratan, bütün vücut sistemini düzenleyen ve sana dengeli bir hilkat veren.” (İnfitar, 82/7). Aristo’ya göre sanat taklittir, çünkü insanı sanata yönelten
Risale-i Nur’da peygamberlerin mucizelerinden bahsedilirken, ilimlerin zaman içindeki bilgi birikimi ve gayretlerle gelebileceği seviyelere dikkat çekilir.[1] Mesela Hazreti İsa’nın (aleyhisselâm) mucize olarak ölüleri diriltmesi ve
Çocukluğumuzda, 80’li yıllarda, arkadaşlarla çizgi film seyretmek için komşumuz Hasan amcalarda toplanırdık. Mahallemizde tek renkli televizyon onlarda vardı. Tabiî ki siyah beyaz yerine renkli televizyonda
Georgetown Üniversitesi Tıp Merkezi araştırmacıları, beynimizin özel bir bölümünün, kelimeleri, mânâlarından önce basit resimleriyle algıladığını tespit ettiler. Başka bir ifadeyle, yaptıkları çalışmada, öğrendiğimiz kelimelerin beynimizde
Ziyaretçileri tarafından büyülü bir mekân olarak tanımlanan Benekli Göl, Kanada’nın Osoyoos kasabasının kuzeybatısında bulunan, bazik değeri ve tuz oranı yüksek bir göldür. Kış mevsimi süresince,
İnsanların balıkları görünce gemileri, kuşları görünce uçakları yapmaları çok uzun yıllar boyunca süren bilgi birikimi ve atölyelerde yapılan çalışmalarla gerçekleşmiştir. Canlıları incelemede kullandığımız gözlem ve
Halk arasında bazen kolay, basit ve önemsiz işler için kullanılan “tüy gibi hafif” ve “tüy (veya kıl) kadar değeri yok” gibi tabirlerde adı
Dokunamadığımız, koklayamadığımız, tadamadığımız ve hatta göremediğimiz bir âlem etrafımızı sarmaktadır. Nereye gidersek gidelim, çevremizdedir. Bu âlem olmasaydı, hayatımızdaki birçok şeyden mahrum kalırdık. Televizyon seyredemez, radyo
İnsanlık için en zor hastalıkların başında gelen kanserin erken teşhis edildikten sonra tedavisinin daha kolay olabilmesi, tıp dünyasında önemli sayıda araştırmacıyı, bu hastalığı henüz başlangıç