
Kenetlensin Eller
O zaman nurdan bir hâlen vardı hepsi de yâr, Hele o Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Haydar!.. İç içe yaşanıyordu adeta nevbahar, Bu garip gönlüm
O zaman nurdan bir hâlen vardı hepsi de yâr, Hele o Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Haydar!.. İç içe yaşanıyordu adeta nevbahar, Bu garip gönlüm
Anadolu dar geçidinden Doğduk bir daha yeryüzüne Ders alarak zulümden kinden Doğduk bir daha yeryüzüne Zulüm bizleri biçtik sandı Gözyaşımıza ekmek bandı Şeytanın
Dünyam bir yamalı ve yırtık el çantasında, Yüzüme hasretli bir acı tebessüm takıp Teslimiyet ufkunun en derin noktasında Geçtim Meriç’ten. Mukaddes bir hicretin şevkiyle
Gurbetimiz sayende oldu kurbet, Gül günleri yaşadık ki emsalsiz; Tâdât edilemez ettiğin himmet, Sağnak sağnaktı hem de aralıksız. İhsanlar gördük tecellî dilinden, Onu tariften
Nicedir hasret kaldık dostların vefasına Yâren meclislerinin ülfet ve safasına Cenaze evlerinden feryatlar yükselirken Şaşıyoruz âlemin ibretlik sefasına Mahkemeler akîmdir, sukût etmiş hâkimler
Binlerce yıl geçse de ben O’nu unutamam, Olmasa da alakam kametine göre tam; Gönülden sevdim O’nu seveceğim bilerek, Dilerim ömrüm o sevgi ile bulsun hitam…
Duyurdun yine kendini bir gece, Keşke duyabilsem Seni her gece!.. Gömülsem her dem irfan deryasına, Olsa o evkât benimçün pîr gece… Duysam ruhumda öteler
Kasvetli bulutlara belenmiş dünya Bir baştan bir başa acı, ıstırap Bu zifir, bu karanlık; göz gözü görmez Buhran, yine buhran; her şey mi serap? Kasvetli
Çeksin beni her dem aşkına o mukaddes el!.. Bitiversin bütün gurbetlerim bir an evvel; En yakınken uzak düşme hicranı çok acı, Gel ey inayet teveccühü
Sen çekip gittin büküldü boynumuz, Sarpa sardı yürünen düz yolumuz; Hedefte tepeleri aşmak vardı, Kırıldı kanadımız hem kolumuz… Yetiş ey Dost, bendenin imdadına!.. Merhamet
Ne garip bir şekilde Geliyor şimdi veda Bakarsın işte öyle Gitmeden son bir defa Mahzundur kimileri Yorgundur heceleri Tutulmuş ırmak boyu Ah gökyüzü kopkoyu İçinde