Bir Bilge İnsan: Saffet Solak
“Cuma namazı için camiye gittim. Cami imamı vaaz ediyordu. Vaazında, ‘Namaz kılmayan bir adamın eşi, namazlarını düzenli kılarmış. Adam eve geldiğinde eşi namazını kılıyormuş. Buna
“Cuma namazı için camiye gittim. Cami imamı vaaz ediyordu. Vaazında, ‘Namaz kılmayan bir adamın eşi, namazlarını düzenli kılarmış. Adam eve geldiğinde eşi namazını kılıyormuş. Buna
Yıl 1993. Nisan ayının ilk günleri ve Ankara’da bir bilgisayar fuarı açılır. Anadolu üniversitesinden biri doçent, diğeri asistan olan iki akademisyen, hazırladıkları bir yazılım ile
Üstad Bediüzzaman’ın bir mektubu şu şekildedir: “Aziz, Sıddık kardeşlerim! Evvelâ: Hadsiz şükrederim ki: Risale-i Nur’un hakikî sahipleri olan müftüler, vaizler, imamlar, hocalardan manevî kahramanlar meydana
“Bir vesileyle Hocaefendi’ye gidecektim. Öncesinde duasını alayım düşüncesiyle kendisini göreyim istedim. Ziyaretimden ziyadesiyle memnun oldu ve ‘Hocama çok selam söyleyin.’ diye ısrar etti. Daha sonra
“Sizler benim kabul olmuş dualarımsınız! Sizler bahar çiçeklerimsiniz!”[1] diyordu verdiği konferanslarda. Tarihçe-i Hayat’a yazdığı ön söz için “Bunu bir iltifat-ı Peygamberî olarak kabul ediyorum.” diyecekti
Mutasavvıf, musikişinas ve bestekâr Ahmed Avni Konuk, 1868 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. İbtidâî mektebini (ilkokul) bitirdikten sonra hâfız olmuş ve camide verilen dersleri takip ederek
“Yahya Hoca samimi bir insandı. Kestanepazarı’na gittiğimde o ayrılmıştı; daha doğrusu onu ayırmışlardı. Sonra benim yanıma geldi. Kalb temizliğinde, dünyevî bir beklentiye girmemede, makam sevdasına
“Biz geldik gidiyoruz. Allah üzerimizdeki bu musibet gibi görünen hâdiseleri bir an evvel kaldırsın. Geçecektir, geçici şeylerdir bunlar, ilk defa yaşamıyoruz biz bunları. Daha önce
Muhammed Sabri Arseven, büyük bir âlim olduğu hâlde, bir köy camiinde imamlık yaparak hayatını devam ettirdi. Samimiyeti ve cesaretiyle Risale-i Nur Külliyatını, yaşadığı muhitin dışına
“Elimizde kalemden, dilimizde kelâmdan başka bir şey yok. Ancak, parmaklıklar arkasında bulunan meslektaşlarımızın da bendenizin de önemli bir suçu (!) var: Bir nebze muhalif olmak.
“Hocaefendi ile kucaklaşma arzusuyla dopdoluyum; ama biraz düşününce anlıyorum ki o kucaklaşılacak bir adam değil, elleri öpülecek bir adam. Fakat yine de ona sarılmak istiyorum