Düşen Bir Yaprağın Hissettirdikleri
Her mevsimin ayrı bir güzelliği vardır, ama sonbahar sanki daha özeldir. Bu mevsimde bir ırmak kıyısı, göl kenarı ya da bir parkın bankı, bir çeşit
Her mevsimin ayrı bir güzelliği vardır, ama sonbahar sanki daha özeldir. Bu mevsimde bir ırmak kıyısı, göl kenarı ya da bir parkın bankı, bir çeşit
Hayat bir yolculuktur. İnsanoğlu için dünya hayatı bazen taşınma, bazen sürgün, bazen de mukaddes bir göçtür. Denilebilir ki insan zaten göçmeye gelmiştir bu dünyaya. Bizim
Kur’ân’da birçok kavram, kıssalar aracılığı ile anlayışlarımıza yaklaştırılır. Bu kıssaların çoğunluğu peygamberlere dairdir. Temekkün kavramı, Hazreti Yusuf ve Hazreti Zülkarneyn kıssaları içinde geçen bir kavram
Konum, yer ve mevki; duruş ise şekil ve biçim anlamlarına gelir. Bunlar, ilk akla gelen zahirî mânâlardır. İlave olarak “konum” seviye, paye ve makam, “duruş”
Tevhit açısından sanat ve tasarım, sadece bir estetik ve verimlilik meselesi değil, aynı zamanda İlahî hikmet ve cemali dünyaya yansıtmanın bir yoludur. Müslümanlar olarak bizler,
1990’lı yılların ikinci yarısında, bir üniversite öğrencisiyken, dersler arasındaki boşluklarda Necatibey Eğitim Fakültesinin eski kütüphanesine gider, kitaplara bakarak vakit geçirirdim. Burası aslında bir kütüphaneden ziyade
“Durgun sudan zehir bekle.”[1] diyordu İngiliz şair ve ressam William Blake (1757–1827). Yeryüzünün akışlarıyla bağlantısı kesilmiş sular bir süre sonra kokuşur ve zehir üretir. Anlatılmak
İnsanın varlığı, hayatı ve binlerce yıllık tarihi, her zaman merak konusu olmuştur. Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin de ifade ettiği gibi, “Geçmişi yaratan, geleceği de yaratan
Sıcak bir aşure günü zihnim kilitli kapılara ve bir türlü bulunamayan anahtarlara odaklıyken, “Dünya her tarafımızdan, gök tepemizden ve kapı üstümüzden kilitli.”[i] satırları Cinnet Mustatili’nin
Akıl, nazarını yeryüzündeki hayata hizmet eden göğümüzdeki güneşe çevirmeye niyetlenmişken, ondan daha parlak bir güneşin ruh semasında parıldadığını görür. Biricik dostu kalb ile göz göze
İslam dininin temel kaynaklarına bakıldığı zaman, haset; manevî gelişimi engelleyen ve Allah’ın (celle celâluhu) lütfettiklerine yönelik hoşnutsuzluğa yol açan bir duygu olarak görülmektedir. Hasetçi için,