“O’ndan (s.a.s.) Daha Büyük Bir İnsan Var mıdır?”
Alphonse de Lamartine “Eğer tasavvurun ihtişamı, vesilelerin küçüklüğü ve neticelerin büyüklüğü, bir insanın üstün yeteneğinin üç ölçüsü ise, modern çağın en büyük insanlarını, (Hazreti) Muhammed
Alphonse de Lamartine “Eğer tasavvurun ihtişamı, vesilelerin küçüklüğü ve neticelerin büyüklüğü, bir insanın üstün yeteneğinin üç ölçüsü ise, modern çağın en büyük insanlarını, (Hazreti) Muhammed
“Yaratan Rabbinin adıyla oku.” (Alak, 96/1). “O, her an yeni tecellilerle iş başındadır.” (Rahmân, 55/29). Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “kitab-ı kebir” olarak tanımladığı kâinatın bütün sayfaları,
“Derken şehrin öte başından bir adam koşarak geldi ve dedi ki: ‘Ne yapıyorsun Musa? Yetkililer idam istemi ile senin hakkında karar vermek üzere toplantı hâlindeler.
Sir William Muir “Muhammed [sallallâhu aleyhi ve sellem], yetenekli ve tecrübeli bir hükümdarın bütün niteliklerini sergiledi. Ancak çok gariptir ki kendisi ümmiydi. Fark gözetmeksizin bütün
Diyalog, iki ya da daha fazla kişinin karşılıklı konuşmasına denir. Kelimenin etimolojik kökeni Antik Yunan dili (Grekçe) olup “dia” ve “logos” sözcüklerinin birleşiminden oluşmuştur. Dia
Sözlüklerin; idrâk, fetânet, delil ve şâhit kelimeleriyle karşılamaya çalıştıkları basîret, kâmus ve ta’rifât kitaplarında: “Kalb gözünün açıklığı, idrâk genişliği, daha başlangıçta iken neticeyi görüp-sezme ve
Trakya’da soğuk bir kış günü idi. Yeni bir aile, annesinin kucağında daha bir yaşına varmamış minik kızı, kendi sırtında çantası, suların çağladığı bir nehri geçip
Kelâm sıfatının yüce bir tecellisi olan Kur’ân, İlahî hakikatlerin beyan edildiği en kıymetli hikmet kitabıdır. Diğer semavî kitaplarda olduğu gibi, içinde Efendimize (sallallâhu aleyhi ve
Bediüzzaman kendi tanımı ile “Yeni Said” olarak adlandırdığı dönemini, Risale-i Nur Külliyatı’nın telif ve neşrine adamıştır. Bu dönemde çoğu zaman talebeleriyle doğrudan görüşmesi mümkün olmadığından
Kur’ân-ı Hakîm’in beyanındaki i’caz yönlerinden birisi de seçmiş olduğu kelimelerdeki inceliklerdir. Bu kelimelerin bütünü, kendileriyle kastedilen anlamı tastamam ifade ederler ve –farz-ı muhal– onların yerine