
Ruh Semasında Parlayan Kalb Güneşi
Akıl, nazarını yeryüzündeki hayata hizmet eden göğümüzdeki güneşe çevirmeye niyetlenmişken, ondan daha parlak bir güneşin ruh semasında parıldadığını görür. Biricik dostu kalb ile göz göze

Akıl, nazarını yeryüzündeki hayata hizmet eden göğümüzdeki güneşe çevirmeye niyetlenmişken, ondan daha parlak bir güneşin ruh semasında parıldadığını görür. Biricik dostu kalb ile göz göze

İslam dininin temel kaynaklarına bakıldığı zaman, haset; manevî gelişimi engelleyen ve Allah’ın (celle celâluhu) lütfettiklerine yönelik hoşnutsuzluğa yol açan bir duygu olarak görülmektedir. Hasetçi için,

Günün akşama yüz tutan saatleri; eve dönüşte bir okulun da olduğu caddede, yerde bir kurşun kalem takıldı gözüme. Eğilip aldım yitik olan kalemi yerden. Son

Çekme, çekip kendine bağlama, kendinden geçme ve rûhî heyecan sözleriyle ifadelendireceğimiz cezbe, tasavvuf ıstılahında; Allah’ın, sâliki kendine çekmesi, bundan doğan vecd hâli ve sâlikin beşerî

Ruth Cranston “[Hazreti] Muhammed’in [sallallâhu aleyhi ve sellem] akidesinde şu temel prensipler dikkat çeker: Tevhit, yardımseverlik ve uhuvvet. Diğer temel düsturlar ise şu şekilde ifade

Kur’ân-ı Kerim’in bazı âyetlerinde, “deizm” olarak adlandırılan dünya görüşüne işaret eden bahisler vardır. Bu âyetler, Nisâ sûresinin 150 ve 151’inci, Kehf sûresinin 36. ve Mülk

İnsan kimi vakitlerde sanır ki cefa da sefa da hep böyle gidecek, hiç değişmeyecek ve devran hiç dönmeyecek. Hâlbuki insana inkâr edilemez biçimde, yaşanan duruma

Allah Teâlâ’nın (celle celâluhu) insana ihsan ettiği nimetlerden biri de düşünme ve akıl yürütme kabiliyetidir. Düşünme, bir veya birkaç önermeden yeni bir önerme çıkarmak, bir

Şiddetli arzu, aşırı istek, marifet kaynaklı neş’e, sevinç ve hasret çekme manâlarını ihtiva eden şevk; sûfîyece, tam idrak ve ihata edilemeyen veya müşahede edilip de

Arapça kökenli bir kelime olan hicret, “terk etmek, ayrılmak, ilgisini kesmek, bir yerden başka bir yere göç etmek” anlamlarına gelir. Tasavvufta ise “kişinin herhangi bir