Topla çöllerden ümitlerimizi Alnımızın şafağında firuze düşler yeşersin yeniden Kırık ayna çatlaklarından yansıyan sevdamızı Kuvvetle giydir bedenimize Uçuruver Sahibine ilticamızı Kalan ömrümüzün sevinçlerine ilikle cevabını
Aslında, iradeleri sağlam, duruşları da yerinde bu gönül insanlarının hemen bütünü hep aynı hedefi kollamış, aynı çizgide hareket etmiş ve aynı değerlere saygı duymuşlardır. Onların
Nisan 2017’de ilk sayısı yayımlanan Çağlayan, Hizmet’in yarım asrı aşan neşir silsilesinin son halkasıdır. Kültürel mirasın canlı tutulup yeniden üretilerek nesilden nesle devri vazifesinde, Çağlayan
Öfkem kalemimden tuttu bugün. Her ne kadar dünyadaki zalimliğe şahit olmaya mecalim kalmasa da kalan gençlik enerjimi yazarak harcıyorum. Çünkü beceremesem, onlar gibi olamasam da
Yıllar evvel Hocaefendi’nin yanından izin alıp ayrılırken bana fısıldadığı cümle hâlâ kulağımda çınlıyor: “Doktor Bey, her gittiğiniz yere bir kâse ümit götürün.” Ben de ziyarete
1950’li yıllarda başlayan “minimalizm” akımı, “azı karar, çoğu zarar” veya “az ve öz” şeklinde tercüme edebileceğimiz “Less is more.” sloganını kullanmıştır. “Minimalist,” yani sade bir
Bir bitkinin hayat hikâyesini incelerken, “Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar?” sorusu gibi, tohumlar mı bitkiden, bitkiler mi tohumdan yaratılır şeklinde bir soru akla
İstiklal Mahkemesi hâkimlerinden Lütfi Müfit Bey’in şu sözü adalet mekanizmasının rejim güçleri tarafından bir silah gibi kullanıldığının bir delili gibidir: “Bizim belli, millî bir amacımız
Mercan resiflerinde, parlak ve çarpıcı renkleriyle göz kamaştıran bir balık dolaşır. İri pullarıyla dikkat çeken bu gösterişli balık, ağzının papağan gagasına benzeyen görünümünden dolayı papağan
Ders zili çalmak üzereydi. Öğretmenler odasında, çayından son bir yudum alan Ahmet Bey’in içinden “Allah’ım, göğsümü genişlet, dilimin bağını çöz, kolaylaştır, zorlaştırma, hayırlısıyla tamamına erdir.”