Keramet ve İkrâm-1
Sözlükte şeref, izzet, büyüklük mânâlarına gelen “keramet”; lütuf, ihsan, cömertlik, anlamındaki “kerem” kelimesiyle aynı kökten gelir. Istılahta keramet ise; lüzumu anında, bazen isteyip dilemekle, bazen
Sözlükte şeref, izzet, büyüklük mânâlarına gelen “keramet”; lütuf, ihsan, cömertlik, anlamındaki “kerem” kelimesiyle aynı kökten gelir. Istılahta keramet ise; lüzumu anında, bazen isteyip dilemekle, bazen
Namaz ibadetinin rükünleri arasında yer alan secdenin diğer rükünlere göre ayrı bir hususiyeti vardır. Âlimlerimiz namazda secdeyi insanın ulaşabileceği zirve olarak kabul etmektedirler. Abdest, kıyam,
Çevrenize hangi gözlükle bakarsanız o şekilde görürsünüz. Bu, Allah’ın (celle celâluhu) takdir ettiği kanunlardan birisidir. Bakmakla görmenin, işitmekle duymanın ve hissetmekle dokunmanın farkı herkesin malumudur.
Peygamberler yolunda hareket eden ve bunu içtenleştirerek değişmez hayat çizgisi haline getirebilenler, topyekûn varlığın, eşya ve hadiselerin mübeccel bir fihristi seviyesine yükselmiş olurlar ki, وَمَا
Bütün vahiylerin hülasası olarak insanlığın tümüne hitap etmek üzere ve kıyamete kadar hükmünü icra edecek şekilde gelen Kur’ân-ı Hakîm gibi onun indiği dil de bizim
Devlet bütçesine (beytülmal) bakış ve onun idaresi, sorumluluk sahibi ve idarecilik makamını emanet bilen gerçek bir idare ile bu makamı şahsî menfaat ve halkın üzerinden
f) Hilmi ve samimiyeti: Hz. İsa dindarlıkta şekle, gösterişe değil, mütevazı, iddiadan uzak, günahından ötürü kalbi kırık, samimi, selim ve halim bir kul olmaya önem
İnsan, mahiyeti itibarıyla, maddî anatomi, akıl, nefis, kalb ve ruh gibi bir halîtanın mecmuundan ibaret dest-i kudretin bir harika sun’-u bedîidir. O, bu bâtınî ve
Kur’ân-ı Kerim’in nâzil olan ilk âyetinin “Oku!”olması üzerinde birçok âlim durmuştur. O dönemde henüz Arap yarımadasında ve dolayısıyla Efendimizin (sallallâhu aleyhi ve sellem) elinde okunacak
Cenâb-ı Hak, insanoğlunu merd-i mana ve bilkuvve hakaika aşina olarak yaratmıştır. Hallac, derin bir iç ihtisasla “isneyniyet”i ifade mülahazasıyla “Ene’l-Hak” derken “ben” dediği için -karar
İslam peygamberi Hz. Muhammed (aleyhissalâtü vesselâm) kendisini nübüvvet binasının son tuğlası olarak nitelendirir: “Benimle diğer peygamberlerin durumu, bir bina yapıp onu tamamlayan, yalnız bir tuğla
“Sakın ha, öteki dünyaya borçlu olarak gitmeyin!” diye başladı sözlerine. “Çünkü siz centilmen insanlarsınız, karakteriniz gereği orada alacaklarınızdan vaz geçip insanları bağışlayabilirsiniz. Fakat borçlu giderseniz,