Mânâ ve İlim
İnsanın fıtratında mündemiç olan mânâlandırma istidadı, hayatında önemli bir yer tutar. İnsan bu istidadıyla mevcudatı anlamlandırmaya çalışır; ilminin derinliği nispetinde eşya ve hadiselerin ilettiği mesajları
İnsanın fıtratında mündemiç olan mânâlandırma istidadı, hayatında önemli bir yer tutar. İnsan bu istidadıyla mevcudatı anlamlandırmaya çalışır; ilminin derinliği nispetinde eşya ve hadiselerin ilettiği mesajları
Kast; teveccüh, itimat, dosdoğru yürüme, bir hedef belirleyip o istikamette hareket etme, ifrat ve tefrite düşmeden itidalli düşünme, itidalli yaşama ve hep itidali takip etme mânâlarına gelir
Hayata saygı ve içinde yaşadığımız çevreyi koruma şuurunun Hazreti İbrahim’e (aleyhisselâm) bağlı dinler gibi bütün evrensel dinlerde de bulunduğunu düşünebiliriz. Bu sebepten ötürü, günümüzdeki birçok
Deizm, ateizm, agnostisizm, nihilizm, rölativizm ve sekülerizm gibi akım ve felsefeler, geçmiş asırlarda ortaya çıkmış olsalar da modern dönemlerde yeniden revaç bulmaya başlamıştır. Bunların sebep
Gençlik, hem fizikî hem de ruhî yönden pek çok değişikliğin meydana geldiği bir dönemdir. Kur’ân-ı Kerim, müspet ve menfî örneklerle bu önemli döneme dikkatlerimizi çeker;
Uzun bir seyahate çıkacağız. Hazır mısınız? Sizlerle birlikte kanın damarlardaki yolcuğuna refakat edeceğiz. Kan kalbden çıktıktan sonra, küçük dolaşımla akciğerleri, büyük dolaşım ile de bütün
Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), Hicret yurdu Medine’ye ulaşmış ve şehirdeki problemleri birer birer çözüme kavuşturmaya başlamıştı. Medine’de dört bin civarında Yahudi, dört bin
Arapça’da, korkma, ürperme, irkilme mânâlarına gelen havf; ıstılâhî mânâsı itibarıyla; şer’an haram olmayıp da daha hafif mertebede memnu bulunan bir şeyi işlemekten sakınma anlamına bir
Mü’minûn Sȗresinde, felaha eren ve Firdevs cennetine vâris olan müminlerin vasıfları anlatılır: “Muhakkak ki müminler, mutluluk ve başarıya erdiler. Onlar namazlarında tam bir saygı ve
“Gömlek” tabiri, dilimizde bazen mecazî mânâda kullanılır. “Bu gömlek bol gelmiş” derken vazifenin hakkı verilmediğini ima ederiz. Kur’ân’ın muhtevası evrenseldir; sadece indiği döneme hitap etmez.