Güneşin ısıtması ile bir manada enaniyeti bırakamamış zührenin üzerindeki katre, reşhaya dönüşür; çiçeğin üzerindeki damla buharlaşır. Mevlana, “Hamdım, piştim, yandım” der. Hamdım, yani zühre halinde
“Mü’minler başka değil, ancak kardeştirler. O hâlde ihtilaf eden kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki O’nun merhametine nâil olasınız.”[1] “Bu açıdan, nihaî planda
Hicret, göç edenle göç edilen yerin sakinleri arasında ister istemez bir etkileşimi beraberinde getirir. İçtimaî değişim ve gelişimin tohumları da bu etkileşim sayesinde atılır. Ancak
Kur’ân kıssaları, peygamberlerin, ümmetlerin ve kavimlerin haberlerini en güzel ve hikmetli şekilde beyan eder. Bununla da değişik hususları hedefler. Dini prensipleri zihinlere yerleştirmek, hak yolun
Namaz ibadetindeki zikir ve hareketlerin nelere işaret ettiğine Bediüzzaman Hazretleri şöyle bir açıklama getiriyor:1 İnsan mevcudattaki güzelliklere bakarken, kendisini Rububiyet2 saltanatının seyircisi kabul etmeli ve
Aslında bu sohbetlerde en önemli gaye, imanın mârifet ufkuna ulaştırılması, mârifetin “yakîn”in değişik mertebeleri sürecine bağlanması, Hakikat i Ahmediye vesayetinde kalb ve ruhun hayat mertebelerinde
Yeryüzü, insanları hayrete düşürecek kadar çok sayıda ve farklı canlılarla dolu. Bilhassa bahar mevsiminde, nokta kadar küçük, harika uzuvlarla mücehhez zîhayat varlıklar görüyoruz. Allah, bütün